Douglas Murray - Demokrasiler ve Ölüme Tapanlar

TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ התאחדות יוצאי תורכיה
28 Haz
2 dakikada okunur

Tanır mısınız Douglas Murray’yi? İngiliz asıllı gazeteci ve yazar, Londra’da, şimdilerde yaşadığı New York’da, Sydney, Kiev veya Tel-Aviv’de sokaklarda gezdiğinde sık sık tebriklere, bazen de protestolara, mazhar olan çok satan kitap yazarları arasında. Aksine, Avrupa’nın bazı diğer kentlerinde ve özellikle Türkiye’de ise pek sevilmeyenler arasında.

Murray sıkı bir Batı medeniyeti savunucusu. Son dönemde “kolonyalist veya emperyalist” suçlamalara aldırmayan, Batı’nın ve onu örnek alan birçok ülkenin eriştiği demokrasi, insan hakları ve refah düzeyinin ardında asırlardır biriken bilgi, birikim ve kültür olduğunu vurgulayan gazeteci/yazar.

Londra veya Los Angeles’da eğitim görme ayrıcalığını yaşayan gençlerin dünyayı “ezen ve ezilen” ikilemi içinde görmelerini budalalık olarak tanımlıyor. Batı’lıların, özellikle beyaz olanların, geri kalmış toplumlara ve ülkelere karşı tahakküm sürdürdüğünü iddia edenleri gerçeğe davet ediyor Murray daha önceki kitaplarında (The Strange Death of Europe - Avrupa’nın Garip Ölümü, The War on the West - Batı’ya Açılan Savaş).

Şimdi de yeni bir kitapla karşımızda: “On Democracies and Death Cults: Israel and the Future of the West” (Demokrasiler ve Ölüm Kültleri: İsrail ve Batı’nın Geleceği). Yedi Ekim saldırılarından hemen sonra NewYork’dan İsrail’e giden ve güvenlik temasları sayesinde katliam bölgesinde tahribatı yerinde izleyen Murray, takip eden aylarda kurbanların ve rehin alınanların yakınları ile günler, haftalar geçiriyor. Istıraplarını anlamaya çalışıyor.

Daha İsrail’in karşı saldırısı başlamadan dahi önce, 8 Ekim’de NewYork Times Square’de, Hamas taraftarlarının katliamı haklı göstermeleri, 1200 kişinin öldürülmesini, genç kızların ırzlarına geçilmesini, bebeklerin yakılmasını, “evleri elllerinden alınan zavallı Filistin’lilerin mukavemeti” olarak tanımlanması şaşırtmıyor Murray’yi.

Batı’nın ileri gelen medya organları, Birleşmiş Milletlere bağlı kurumlar ve insan haklarını savunan vakıfları söz birliği etmişçesine İsrail’i, Filistin Meselesinin, Ortadoğu’nun, hatta dünyanın belli başlı bütün sıkıntılarının nedeni olarak görmeye devam ediyorlar. Hiçbiri 3-4 yaşında İsrail’li çocukların öldürülmesini veya 250 rehine alınmasını protesto etmedi, Soykırım’dan bu yana en yüksek sivil Yahudi katliamını sudan sebeplerle affetmeye çalıştılar. Gerçeklere gözlerini kapadılar. Üstelik yaralanma ve ölümlerin çoğunluğunun Hamas tarafından kaydedilen özgün videolarına rağmen.

Bu olaya tepkilerinde Batı’nın yumuşak karnının, tüm kültürlere aşırı empati ile yaklaşımının, kendi yaşam tarzını tehdid eden göçmen geleneklerine (örnek: homofobi, başka dine geçenin kafasının kesilme isteği, kutsal kitapları eleştirenin katlinin genel kabul görmesi vb.) set çekmeyen halkların sonunda kendi benliklerini kaybedeceklerini açıklıyor.

Çoğu zaman ancak savaşla ve ölüm riskiyle karşı karşıya geldiğinde gözlemci irkiliyor. İki gazeteci Murray’ye örnek bu alanda: İkinci Dünya Savaşında Sovyet gazetecisi Vasily Grossman (Hayat ve Kader) ve İtalyan Oriana Fallaci (The Rage and The Pride). Her ikisinin yolundan gidiyor Murray: Önce tanık olunmalı, kaydedilmeli, sonra arşivlenmeli savaşlar.

Batı’nın belli başlı üniversitelerinde ve medya organlarında söyleşilere davet ediliyor, çoğu zaman karşıt görüşlere sahip kişilerle. İsrail’i “soykırım” veya “apartheid” ile suçlayanların hiçbiri ne İsrail’de, ne de Gazze yakınlarında bulunmamışlar, diğer kaynaklardan edindikleri bilgilerle sonuca varıyorlar. Gerçeklerden bu kadar kopuk olanların düşüncelerinin geçersizliğini savunuyor Murray.

Londra’da ben de doğrudan tanık oldum Douglas Murray’nin konuşmasına ve kitabın imzasına. Batı’da nispeten aydınlanan ve artan bir kesimi tarafından ayakta alkışlandı; cesareti, bilgisi ve tarihin almakta olduğu yolu anlaması bakımlarından. Yalnız İsrail’i değil, Ukrayna’yı ve başka çatışma cephelerini yaşamış olmasından dolayı.

İsrail - Hizbullah savaşından sonra, Suriye’de rejim değişimi ve İran operasyonu ile hem Ortadoğu’da dengeler oynuyor, hem de Batı’nın gözleri açılıyor yavaş yavaş.

Douglas Murray’nin de katkılarıyla…

Ralf ARDİTTİ

Bir önceki kitap tanıtımını gördünüz mü

After Long Silence-Uzun Sessizlikten Sonra