Charlie Kirk Suikasti, Başlayan Devrimi Durdurur mu?

Charlie Kirk müthiş bir hatip, cesur bir münazaracı ve Amerika’da üniversite gençliğini öncülük eden örnek bir gençlik lideri idi. Kurduğu “Turning Point USA” (Son Çıkış ABD) 80 yıldır yükselerek devam eden “ilerici” (progressive) politikalara son vermeyi amaçlayan, aile kavramının yeniden yüceltilmesini ve çocuk sahibi olmayı savunan, ülkenin 250 yıllık ekonomik ve askeri başarıların hamurunda Yahudi-Hıristiyan ilkelerin katkısını inkar etmeyen, hatta gurur duyan, akıma verilen ad.

Charlie’yi 31 yaşında, Utah eyaletinin Valley üniversitesinde, binlerce öğrenciye seslenir ve onların da karşı fikirlerini dinlerken, 200 metre uzaktan atılan bir kurşunla öldürülür. Konuştuğu çadırın ana yüzünde “Yanlışım Varsa İspatla Görelim” (Prove Me Wrong) ibaresi yer alıyordu. İleri sürdüğü düşüncelerin aksini savunan, tarihsel gerçekleri değişik açılardan yorumlayanlar varsa, onları mikrofona çağırır, karşılıklı bire bir diyalog ile fikir çarpışmasına davet ederdi. Kendi felsefesine aykırı düşen savların iptaline veya tartışılmasının yasaklanmasına kesin karşıydı.

“İptal” (cancellation) kültürü Amerika üniversite toplumunda ve genellikle solcu çevrelerde çok yaygın bir yöntem olarak 15-20 yıldır güç kazanıyor. Alıştıkları veya benimsedikleri düşünceleri sahiplenmeyen konuşmacıları reddeden, farklı görüşleri dinlemeye tahammülü olmayan geniş bir kesim üniversitelerine Cumhuriyetçi, Trump taraftarı veya İsrail’i savunanları çağırmıyorlar, gelenleri de boykot ediyorlar. Adeta hasım konuşmalar onların zihinlerini karartıyor ve benliklerini yaralıyor.

Muhafazakar kitleyi değiştirmeyi, ülkelerinden onur duyulmasını ve gelecekten endişe edilmemesini hedefleyen Charlie Kirk devrimi ölümü ile birlikte yavaşlar mı? Durur mu?

Amerika’daki ilerleme büyük çapta Trump iktidarının siyasi ve ekonomik başarısına bağlı. Son 9 ayda yapılanları incelersek:

1)       Kaçak göçmen akımı durdu hatta tersine dönüp geldikleri yerlere geri dönenler var.

2)       Gümrük vergilerinin artırılması uluslararası ticarete yön veren birçok başkent tarafından, baskı altında kalmalarına rağmen, kabullenildi. Çin ve Hindistan gibi ülkelerin müzakereleri ise henüz sonuçlanmadı.

3)       ABD müttefiklerinin savunma bütçelerinin, milli hasılanın % 2’sinden % 5’e çıkarılması karara bağlandı.

4)       Yapay zeka ve eşdeğer teknolojik gelişmelerin ABD öncülüğünde ilerlemesi için gereken özel sektör yatırımları trilyonlarca dolara vardı.

5)       Amerika’nın inovatif enerjisinden yararlanmak isteyen birçok ülke kapılarını daha fazla açmaya başladılar: Japonya, Azerbaycan, Suriye, Suudi Arabistan, Arjantin, Ukrayna.

Tüm kozlar oynanmadı ve Trump’ın dostlarını üzme ve küçük düşürme siyasetinin sonuçları henüz ortada. Fakat Amerika’da başlayan kendi kültürünü koruma, vatanseverlik ve göçmen karşıtı tsunami şimdiden İngiltere’ye ulaşmış vaziyette. Geçtiğimiz Cumartesi (14.09.2025) sağcı denilen Tommy Robinson liderliğinde “Unite the Kingdom” (Ülkeyi-Krallığı Birleştir) yürüyüşü 150.000 kişiye ulaştı. Özellikle Pakistanlı ve Bangladeşlilere karşı yükselen bir nefret dalgasına tanık oluyor Londra meydanları.

Charlie’ye yapılan suikast tüm dünyada yankılanıyor. İlk sınav sonuçlarını 2026 yılının Kasım ayında görmeye başlayacağız: ABD’de ara seçimlerde Cumhuriyetçiler üstünlüklerini devam ettirebilecekler mi?

Trump ve Charlie bir devrim başlattılar (veya hasım iseniz “karşıdevrim”). İkisini de öldürmeye teşebbüs ettiler. Biri başarısızdı, diğeri sonuca vardı.

Yeni Charlie’ler yetişir ve Amerikan gençliğini ateşlemeye muvaffak olurlar mı?

Ralf ARDİTTİ

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Avrupa’da “Nehirden Denize Filistin” Akımına Tepkiler Yükseliyor

Bağış/Donation/תרומה

Yazarın tüm yazıları için tıklayın