top of page

Borne – Bornstein…








François Mitterand döneminde Fransa’nın ilk kadın başbakanı Edith Cresson’un ardından, 61 yaşındaki Elisabeth Borne geçtiğimiz günlerde Fransa’da bu göreve gelen ikinci kadın oldu. Günümüzde hala erkek egemen siyaset dünyasında bu konuma gelmek çok basit olmasa gerek… Elisabeth Borne’u yakından tanımaya değer, değil mi?


Fransa’nın yeni başbakanı Elisabeth Borne’a göreve geldiği ilk hafta gazeteciler; “Gençliğinizde neyi düşlerdiniz?” sorusunu yönelttiğinde; “Bilime ilgi duyardım. Eğer benimki gibi zor bir hayatınız olursa, özel yaşamınızda pek de hoş olmayan olaylar olmuşsa, bilim yolu insana güven verir” yanıtını verdi.

Bu sözlerinden neyi kastettiğini kavrayabilmek için Elisabeth Borne’un aile geçmişini öğrenmek gerekiyor. Başbakanın babası Joseph Bornstein intihar ettiğinde Elisabeth henüz 11 yaşında bir çocuktu. Bu dramatik olayın ardından ailenin Paris’teki ilaç işi iflas etmiş, ailenin orta sınıf hayatını aniden kesintiye uğratmış ve Elizabeth, kız kardeşi ve annesi büyük mali sıkıntılara girmişti.

Elisabeth, “Pupille de la Nation” konumuna girdi. “Ulusun öğrencisi” anlamına gelen bu konum, savaşta veya bir terör olayında yaşamlarını yitiren ailelerin çocuklarının eğitimini ve bakımını üstlenen bir statüydü.

Bilime ilgi duyan Elisabeth Borne matematikte başarılı oldu, Ecole Polytechnique gibi seçkin mühendislik okulunda eğitim gördü, Paris Belediye Binası, Paris Metro Otoritesi ve diğer üst düzey kurum ve şirketlerde liderlik rollerine yükseldi, hükümette birkaç kez bakanlık grevlerinde bulundu. Şimdiden itibaren, Emanuel Macron’un cumhurbaşkanlığı altında Fransız hükümetine başbakanlık yapacak.

Özel yaşamı veya aile geçmişi hakkında söz etmekten pek hoşlanmayan Elisabeth, başbakanlık görevine atanmasının ardından bu konuda daha şeffaf olmak zorunda tabii ki… “Çocukluğumda Fransa Cumhuriyeti yanımda olmasaydı, bugün kesinlikle bu konumda olmazdım” sözleri pek de rahat bir çocukluk yaşamadığını açıkça ortaya koyuyor.

Ve Fransa yavaş yavaş yeni başbakanın aile geçmişini öğreniyor. Aslında Elisabeth Borne’un aile öyküsü iki nesil önce başlıyor… Fransız polisi tarafından tutuklanan, Yahudi oldukları için kamplara gönderilen, Fransız olan yabancılardan bir başbakana götüren bir öykü…

Polonya’daki antisemitizmden kaçan Elisabeth’in büyükannesi ve büyükbabası Zelig Bornstein – Borensztejn, 1920’lerde Belçika’ya göç etti. Antwerp’te elmas ticareti yapan Bornstein ailesinin dört erkek çocuğundan biri de Elisabeth’in babası Joseph’ti.

Yidiş ve Flamanca konuşan, dindar bir Yahudi ailesi olan Bornstein’lar büyükannenin hastalanarak ölmesi ve Avrupa’da savaş patlak vermesinin ardından Fransa’ya göç ettiler. Henüz Fransız kimlikleri bulunmayan oğullardan Isaac ve Elisabeth’in babası Joseph Nimes kentinde tutuklandılarsa da, hapsedildikleri kamptan kaçmayı başardılar.

Bornstein ailesi savaş yıllarında Fransız Alplerinin eteğinde yer alan Grenoble’da gizlendi. Joseph uzun süre Tarn bölgesindeki birliklere mesaj taşımaya yardım eden bir Yahudi direniş hareketinde yer aldı.

Ne yazık ki 1943 yılının bir Noel günü Gestapo büyükbaba Zelig Bornstein ile oğullarını tutukladı, Auschwitz-Birkenau ölüm kampına gönderdi. Kardeşlerden Isaac ve Joseph zoraki işçi olarak çalışmaya gönderilirken, babaları ve en küçük kardeşleri Birkenau’da öldürüldüler.

Hayatta kalmayı başaran Isaac ile Joseph, kampın özgürlüğe kavuşturulmasının ardından Fransa’ya geri döndüler. Paris’e vardıklarında gidecek hiçbir yerleri yoktu, aileden kimseleri kalmamıştı. Onlara yakınlık gösteren iki kız kardeş, Bornstein kardeşleri ailelerine kabul ettirdiler.

Aile öyküsünün bundan sonrasında Bornstein ailesinin Yahudiliğinden uzaklaştığını görüyoruz. Abisi Isaac dışında tüm ailesini Auschwitz’de yitirmenin acısını dindirmeyi farklı bir yolda arar Joseph Bornstein… Din değiştirir, Katolik olur, kendilerine yardımcı olan iki kız kardeşten Marguerite Lescene (Elisabeth’in annesi) ile 1948’de evlenir, Fransız vatandaşı olur, tipik Yahudi soyadını Borne olarak değiştirir.

Yeni evli çift, Lescene ailesinin Paris’te eczacılıkla ilgili işinde çalışır… Ama ne yazık ki savaş yılları ve Auschwitz-Birkenau yaşanmışlıkları –her ne kadar bahsetmekten kaçınsa da – Joseph’in bilinçaltında onu kemirmeye devam eder. 1972’de kendini pencereden atarak intihar eder. Ardında eşini ve iki kızını acılar ve maddi sıkıntılar içinde bırakarak…

Ölüm kampına Joseph ile birlikte sürülen Elisabeth’in amcası Isaac Bornstein Yahudi kimliğine bağlı kaldı. Isaac 2016’da vefat etti. Ölmeden birkaç yıl önce, “Foundation pour la Mémoire de la Shoah” kuruluşu tarafından görsel ve işitsel olarak kaydedilen bir röportajda Bornstein ailesinin geçmişi hakkında çok kapsamlı bir açıklama yapmıştı.

Journal du Dimanche’a verdiği söyleşide, Fransa’nın çiçeği burnunda başbakanı Elisabeth Borne’a,; “Başbakan seçilmenizden hemen sonra ilk düşündüğünüz neydi?” diye soruldu…

Yanıtı neydi biliyor musunuz? “Babamı düşündüm…”

Hag Shavuot Sameah…

















Commenti


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page