Burgazada ile özdeşleştirilmiş öykü yazarı Sait Faik Abasıyanık “Gazinonun birinde Semiramis cazı, ötekinde meşhur tenor Atina Radyosu’ndan Andon Çamakis ve arkadaşları, kitarist Lambo refakatinde…” tümcesiyle başlattığı, oldukça milliyetçi bulduğum Türk Ülkesi başlıklı hikâyesinin sonlarına doğru, Ada’da ansızın duyduğu “bir sazın sesi” üzerine şunları hissetmiş: “Nasıl oldu bilmem, birdenbire, sanki bir uçaktan bütün bir Türk ülkesini bir anda kavramışım gibi oldum. Ne sabahleyin okuduğum pis gazete ne hocasını öldüren kavruk delikanlı, açıkçası şu İstanbul, daha doğrusu şehir denen bina ve insan, iş güç, politika, gazete, tiyatro, sinema, radyo, dedikodu aleminden öte bir başka Türk varlığını yaşayan varlığımın ölünceye kadar benimle beraber olacak ruhumla duydum.”
Bu satırlar, bana yedi yıldır yaşamakta olduğum Yahudi Ülkesi’ni anımsattı. Hani Theodor Herzl’ın 1896 yılında “Der Judenstaat” (“Yahudi Devleti”) adı altında yayımladığı, o zaman yarı-ütopik görülmüş manifesto sonucu yaratılmış olan Eretz Israel’i…
Tabii ki SFA’nın yazdıkları ile İsrael’deki hoşgörü arasında dağlar kadar fark var: Bugün burada onlarca ülkeden kelmiş ole’ler kendi öz dillerini, geleneklerini ve kültürlerini serbestçe koruyup sergileyebiliyor, ancak 1-2 kuşak sonra tam anlamıyla kaynaşarak eski “kutsal toprağın” özellikleri ile özdeşleşmiş oluyorlar… Ne güzel, değil mi? Sokakta karşılaştığınız vatandaşların çoğunun aynı zamanda dindaş ve gönül-daş olmaları! Karşılıklı yardımlaşma, acıyı/sevinci paylaşma duygularının hâkim olması. Gerektiğinde, dünyanın herhangi bir yerinden dişe dokunur herhangi bir tehdit/yaptırım karşısında devlet yardımıyla fazla “tantana” yapılmadan kurtarılmaları. Diğer bir deyişle, sadece kendi vatandaşlarının değil, artık tüm Yahudi diasporasının, güçlü İsrael Devleti’nin güvencesinin altında olması!
Bundan neredeyse tam yedi yıl önce, 6 Aralık 2017 tarihinde bu köşedeki ilk yazıma şöyle başlamıştım: “65 yaşından sonra Aliya yapılır mı? Bu soruyu burada irdelemeye/tartışmaya ne yeterince yerimiz var ne de sizleri böylesine kişisel bir konu ile sıkmak isterim, değerli okurlar... Öte yandan, gençlik yıllarımdan bugüne dek İsrail halkı ile yaşadığım değişik ‘flört’ evreleri sonucu, her daim hayranlık duyduğum bu topraklara yerleşmek ancak şimdi nasip oldu!..” – ve yazının sonlarına doğru şu saptamayı getirecektim: “Tüm bunların dışında, son zamanlarda çok tartışılan demokrasi kavramı, keza sokaklarda ve kamu alanlarında aradığımız disiplin ve düzennii yaşamanın verdiği keyif – üstelik, yolda karşılaştığımız herkesin ak-pak, kaldı ki büyük çoğunluğunun dindaş olduğunu algılamak, başlı başına bir ayrıcalıktır...”
Yedi yıl içinde Eretz’de çok şey değişti ama, bu ayrıcalık ve duygu sürüyor – umarım, sizler için de…
***
Bu vesile ile, Değinmeler köşesinde yayımlanmış 170 yazım, IYT portalına Kitap Kurdu ile Ayın Röportajı bölümlerini kazandırmam ve daha geçenlerde bazı önemli köşe yazılarının İngilizceye çevrilmelerine önayak olmamın ardından, sizlere bugün veda etmek istiyorum, değerli okurlarım. Bu kararımı salt kişisel nedenlerle aldığımı belirtmek ve –eğer günün birinde ortam ve şartlar değişirse– sizinle yeniden birlikte olmak umudumu dile getirmek istiyorum. Kalın sağlıcakla 😊
Robert Schild
Comentarios