top of page

Tümelden tikele…






Öğrenme eşiğinizin üzerine çıkıp ivmenizi arttırırsanız, öğrenmenin ne kadar eğlenceli olduğunu farkedeceksiniz!


Buralara bahar geldi, karlar kalktı,

Araçta farklı ülkelerden, Quebecli, Filipinli, Türk üç kadın yeşillikler arasındaki yoldan, tepemizde gülümseyen güneş, karar verilen restauranta doğru yol alıyoruz, üçümüz bir ağızdan radyoda çalan Leonard Kohen’in Halleluya’sına eşlik ediyoruz, aracı kullanan Quebecli Fransızca öğretmenimiz Annie, diğer sınıf arkadaşlarımız diğer araçlarda, ardardayız. Dünyanın farklı noktalarından, kendi ülkelerinin kabına sığmamış kadınlar;

Filipinli, Haitili, Meksikalı, Afrikalı, Faslı farklı dillerden ve kültürlerden… hepimiz tek bir amaç için toplanmışız.



Kanada’nın Quebec eyaleti Fransızca dilinin yok olmaması için bir çok destek veriyor, bunlardan en önemlisi göçmenlere verdiği devlet destekli, tam zamanlı, Fransızca okulu.

Ben, Les Enfantes- des Jesus denilen okula, çevirim içi kaydımı yaptırdıktan sonra yaklaşık bir yıl sıramın gelmesıni bekledim. Bir ay önce sıram geldi ve okula kaydoldum.

Aslında sahip olduğum ingilizce ile her işimi halletmiyor değilim ama yeni bir dil ve özellikle Fransızca öğrenme aşkı beni bu serüvenin içine itti.



İç sesimin, ‘Bu saatten sonra çok zor, hele Fransızca!’ gibi hevesimi yok edici seslenişte bulunmasına rağmen, onu dinlemedim ve kalbimin sesine doğru yol aldım.


İyi ki de kalbimin sesini dinlemişim. Geçen hafta verdiğim sınav ile sekiz sınıflık, iki yıllık eğitimin birinci adımını geçerek ikinci sınıfa geçtim. Ve az da olsa bir aylık bir sürede derdimi ufak ufak anlatmaya başladım.


Demek ki hiç bir şey için geç değilmiş, demek ki istenirse oluyormuş…


Artık markette bir şey sormam gerektiğinde İngilizce değil Fransızca soruyorum, inanılmaz keyifli bir duygu, en büyük korkum bir cümle kurduğumda anlaşılamamaktı, ama öyle bir sorun yaşamadım. Bu gün ise çok komik bir şey oldu, marketteki çocuğa, cevizlerin yerini bilmeme rağmen, hevesle, cümleyi doğru mu kuruyorum diye, elimdeki telefondan bir kaç kez kontrol ettikten sonra, “cevizler hangi reyonda?” diye Fransızca sordum. Market çalışanı çocuk, “ben Fransızca bilmiyorum” demesin mi:)



Bunları neden anlatıyorum, okuldaki derslere katıldığımda, dikkatimi çeken ilk nokta asla fiil çekimi ezberletmedikleri idi. Dersler yoga ile başlıyor, ve yoga yaparken öğretmenin verdiği komutlardan, bir kaç gün sonra, bir bakmışınız ki bütün vücudunuzun uzuvlarını farklı bir dilde öğrenivermişsiniz. Yani, bahçede, mutfakta, film seyrederek, restorana giderek, bahçede doğum günü kutlamaları yaparak, seyrettiğimiz filmleri, okuduklarımızı paylaşarak, eğlenerek ve farkında olmadan öğreniyorsunuz. Hergün kulağınız, dağarcığınız hiç zorlanmadan doluyor. Sınıfın duvarları fiil çekimleri ve kurallarının yazdığı fişlerle kaplı, gözünüz her gün karşınızda olan bu fişleri göre göre bilgiler zihninize kazılıyor.



Okuma öğrenmeye başlayan çocukların önce cümle ve kelimeleri öğrenip sonra harflere doğru gitmesi gibi her şey yaşayarak, öğreniliyor burada, “tümden gelip tikele varma yöntemi* kullanılıyor. Örneğin; hep birlikte restorana gitmeden sınıfta önce menüyü ve bireysel olarak nasıl sipariş alıp vereceğimizi öğrendik, restorantta hepimiz kendi siparişimizi vermeye hazırdık.


Sizi bilmem ama ben çok ezberci ve sıkıcı bir eğitim sisteminden geldiğimden ötürü belki, öğrenmeye gönül vermiş bir birey olarak yaşadığım bu süreç benim için çok keyifli, yeni bir şey öğrenmek için hiç bir zaman geç değil…



*Genelden özele, tümelden tikele giderek ya da önsayıtlardan yargılar ve çıkarımlar türeterek bilgi üretme yöntemi,

“Tümdengelim ve tümevarım” yöntemleri, “Tümelle Tikel” (genelle özel) arasında sıkı bir ilişki gören ve bu ilişkiyi en doğru şekilde ortaya koymanın yollarını araştıran Aristoteles’in buluşudur.



Her gün yeni birşeyler öğrenmenin sevinci ile uyanmanız dileği ile,

Montreal’den sevgiler…

Rahel-Çela B.

















Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page