top of page

Peraşa’ya Giriş


Çok Değerli Kardeşlerim,


Maneviyat ile Dindarlık birbiriyle ilişkili olsa da aynı şey değildir. Özünde, maneviyat, kendimizi kendimizden daha büyük bir şeye açtığımızda olan şeydir.


Bazıları bunu doğanın, sanatın veya müziğin güzelliğinde diğerleri ise dua ederken veya insanlara yardım ederken bulur.


Bizler sadece biyolojik dürtüleri olan fiziksel varlıklar değiliz. Başkaları için de fedakarlık yaparız.



ÇÜNKÜ ANLAM ARIYORUZ….



Bunun hayatımın en zor anlarında beni ayağa kaldırdığını ve devam etmeme yardım ettiğini hissettim. Maneviyat hakkında yazmaya karar verdim çünkü tanıştığım birçok insan onu arıyor ve bugün Yahudilikte her zaman bunu bulamadıklarını söylüyorlar. Manevi bir arayış içinde olanlar geleneksel anlamda her zaman dindar değildir.



Bazıları kendilerini laik, kültürel ya da etnik Yahudiler olarak tanımlıyor. Bunu çok güzel buluyorum çünkü Moşe'nın İsrailoğulları hakkında Tanrı'ya “Bana inanmayacaklar” dediği anı anlatan Bilgelerin söylediklerini doğruluyor.



Tanrı, "Onlar Maaminlerdir” diye cevap verdi. Bazen kendilerini Mümin olarak görmeyen sıradan insanlar, dini liderlerden daha fazla inanca sahip olabilir. Herkes Yahudi hukukunun ustası değildir ancak maneviyat tüm ruhlara kazınmıştır.



İnkar edilemez bir şekilde, bugün Yahudi maneviyatında bir kriz var. Oysa bizler nesillerdir Tanrı sarhoşu insanlardık.



Yahudilikte tek bir Manevi yol yoktur. Naase (Yapacağız) ve Nişma (İşiteceğiz) vardır. Bunun yansımasını Amida duasının görebiliriz. İlki tamamen sessiz okunurken (Naase) diğeri yüksek sesle (Nişma) tekrar edilir.



Biri Peygamberin yolu ilen diğeri Rahibin (Kohen) yoludur. Yahudilikteki bu muthiş sentezi BEDEN ve RUHUN - KAP ile MANEVİYATIN birlikteliği olarak anlayabiliriz.



Atamız Avraam inancı aracılığıyla “ÇAĞRILAN İLK KİŞİ” iken Yaakov “TANRIYI ARAYAN (güreşen) KİŞİ” anlamında ISRAEL adını almıştır. Bu nedenle yahudilere Yaakov’un çocukları denir.


Bunu Fiziksel sahip olma ile Ruhsal sahip olmayı anlatan bir alegoriye oturtabiliriz.



İsrael’de bir öğretmen yuva çocuklarına Yeruşalayim’in kağıttan bir modelini yaptırır. Sonra teybe Yeruşalayim ile ilgili bir şarkı koyar ve bu şarkıyı sınıfa öğretir. Dersin sonunda öğretmen çok dramatik bir şey yaparak Modeli yırtar ve kaseti parçalar. ardından sınıfa doğru döner ve sorar;


“Hala modelimiz var mı?” Çocuklar HAYIR derler. “Hala şarkımız var mı?” Çocuklar bir ağızdan EVET diye cevap verirler.



Fiziksel varlıklarımızı kaybedebiliriz ama ruhsal olanları asla…..


Kutsal Evimizi kaybettik, ama hala şarkımız var…


Çünkü “ŞİREL” - (T.anrı’nın Şarkısı) -- “YİSRAEL” kelimesi ile tamamen aynı harflerle yazılır.


Her birimiz Tanrı’nın Şarkısında yer alan ayrı birer notayız……



Bugün manevi yolculuğunuzda sizlere eşlik edebilmek üzere aranıza katılıyorum. Umarım gönlünüzde bana da bir yer açarsınız ve kişisel şarkınızda bir nota olabilme onuruna erişirim.


Sevgilerimle


Moşe PASENSYA




Etiketler:

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page