Bu günlerde yazacağım yazının deprem konusu dışında olması düşünülebilir mi? 6 Şubat günü, merkezi Kahramanmaraş olmak üzere 10 ilimiz art arda iki şiddetli depremle yerle bir oldu.
Her ne kadar bölgeden uzakta olsak da, felaketin boyutuna, ilk saatlerdeki yardım yakarışlarına, yaşanan çaresizliğe, insanların acılarına, umutsuzluklarına, yakınlarını arayanların seslerini duyurma çabalarına, bazen de beyhude çırpınışlara, hayat kurtarma çalışmalarına, yaşanan mucizelere, içimiz buruk, gözlerimiz yaşlı tanık olduk.
Türkiye’ye arama kurtarma ekiplerini gönderen çok sayıda ülke arasında İsrael felaket bölgesine ilk ulaşan iki ülkeden biri oldu. TSAHAL “Zeytin Dalları” yardım operasyonu kapsamında, depremlerin merkez üssünde yaptığı çalışmalarla 19 kişiyi enkaz altından canlı kurtardı. Kurduğu sahra hastanesinde yaralılara sağlık hizmeti verdi. ZAKA ve UNITED HATZALA gibi gönüllü yardım kuruluşları ekipleri de yardıma koştu.
İsrael’deki Türkiyeliler Birliği aynen 1999 depremi sonrasında olduğu gibi, bu kez de deprem bölgesine insani yardım ulaştırmak için seferber oldu. Deprem bölgesinde 50 kişilik gönüllü ekibiyle hayat kurtaran UNITED HATZALA ile işbirliği içinde, bu kuruluşun ihtiyacı olan ilaç, tıbbi gereç, iş aletlerinin temini için bir yardım kampanyası başlattı. Türkiyeliler Birliğinin diğer bir yardım girişimi de AFAD’a teslim edilmek üzere, ilk yardımda kullanılacak 2 tonluk ilaç ve tıbbi malzemeyi temin edip göndermesiydi.
Ne yazık ki depremde yaşamlarını yitirenlerin sayısı 40 bine dayandı. Kiminin fotoğrafları dolaşıyor sosyal medyada… Hatay Medeniyetler Korosunun bazı üyeleri… Kıbrıs’tan Adıyaman’a gelen voleybol takımı kafilesinden 13-14 yaşlarında 16 çocuk… fotoğraf karelerinde onlarca mutlu kişi, aile, gülümseyen çocuklar… Depremle sönmüş binlerce yaşam… Tabii aralarında Hatay Yahudi toplumunun emektar ve özverili başkanı Şaul Cenudioğlu ve eşi Tuna… Yani Hatay’da 2300 yıllık Yahudi varlığının sonu…
Hatay’dan söz etmişken yerel bir İsrael gazetesinde (Yediyot Aharonot) okuduğum haberi sizlerle paylaşayım. İsrael kurtarma ekipleri Hatay’da enkazın altında mahsur kalanları bulma umuduyla çalışırken yaşlı bir Yahudi, ZAKA yetkilisi Binbaşı Haim Otmazgin’e yaklaştı. Elindeki iki yüz yıllık Megilat Ester’i* binbaşıya uzatırken gözlerinden yaşlar akıyordu.
Sesi titreyerek şöyle söyledi: “Hatay Yahudi toplumunun son başkanı maalesef trajik bir şekilde aramızdan ayrıldı. Suriye’ye yakınlığımız nedeniyle Megilat Ester’in yanlış ellere geçmesini istemem. Lütfen onu alın, koruyun… Böylece topluluğumuzun hatırlanacağından emin olacağız.”
Yaşlı adamın isteği üzerine Binbaşı Otmazgin eseri koruma görevini kabul etti. ZAKA ülkeye dönerken Binbaşı Otmazgin Megila’yı İsrael’e getirdi ve parşömeni kime emanet etmesi gerektiğini araştırmaya başladı. Geçtiğimiz cuma günü tarihi Megila İstanbul’daki Yahudi toplumu dini yetkililerine teslim edildi...
Hatay’ın artık hiç Yahudi’si kalmadı… Depremden kurtarılan 10 kişi İstanbul’a getirildi. Purim artık Hatay Sinagogu’nda kutlanmayacak, Megilat Ester okunmayacak o mekânda… O halde bu parşömen yok olmuş bir cemaatin değerli bir anısı olarak emin ellerde ilelebet korunacak.
Hatay, Türkiye’nin en kozmopolit kenti olarak biliniyordu. Sosyal medyada Hatay’ın deprem öncesi güzelliğini ve maalesef deprem sonrası enkazını yansıtan filmler dolaştı durdu. Bu kentte doğup büyüyenlerin, Hatay âşıklarının kalpleri sızlatan ifadelerini okuduk medyada… Bu kentin özelliğini en güzel ortaya koyan ifadelerden birini aktararak yazıma son veriyorum…
“Ben HATAY’da doğdum / Evet ben Alevi doğdum / Arkadaşımın başı derde girdi Sünni oldum./ Ninem gibi sevdiğim komşum öldü, cenazesine kiliseye gittim, Hıristiyan oldum / Evimize misafir geldi yemeğimi yedi, onlarla Yahudi oldum / Kürtçe şarkılar söyledim. Sünnice halaylar çektim. Hıristiyanca dualara ortak oldum./ Aslında ben sadece insan oldum. / Çünkü ben HATAY’da doğdum! / Ne olursan ol, ama önce insan ol…”
-------------------
(*) Ester Kitabı, bir Yahudi bayramı olan Purim’in kökenini oluşturur. Bayramda metnin tamamı okunur.
Comentarios