Karen Gerşon Şalhon ile keyifli bir Söyleşi
top of page

Karen Gerşon Şalhon ile keyifli bir Söyleşi





Feride PETİLON


Önce bir genç kız tanıdım, adı Karen Gerşon’du... Tiyatro kabiliyeti, sesi, mizah anlayışıyla onu hepimiz çok severdik. Daha sonra konserler vermeye başladı. Ladino dilinde ninelerimizin dilinden düşmeyen şarkılar söylüyordu. Artık tüm dünya seviyordu. Daha sonra karşıma araştırmacı Karen Gerşon Şalhon çıktı. Birçok projede birlikte çalıştık. Müthiş enerjisi ve gülen gözleri ile sizler için bir röportaj yaptım.



Kendini tanıtman istenir ise, Karen Gerşon Şarhon kimdir?

1958 Istanbul doğumlu bir Türk Sefarad Yahudisiyim. Hayatımın ilk 15 yılını Pangaltı'nda, sonraki 19 yılımı (evlenene kadar) Feriköy'de geçirdim. Pangaltı'nda yaşadığımız evdeki komşuluğu ve çoklu kültürler arası iletişimi unutmam mümkün değil. Bu kendi formasyonumda önemli bir rol oynamıştır.

İlkokula başlayana kadar evde bana konuşulan dil Fransızca idi, dolayısıyla 5 yaşında (1 yıl erken) okula başladığımda konuşulanları anlamadığımdan ufak bir travma yaşadım ama kısa sürede Türkçe'yi öğrendim. İlkokulu önce Özel Devrim İlkokulu’nda sonra da Şişli 19 Mayıs İlkokulu’nda okudum. Ortaokulu EHSG (İngiliz Kız ortaokulu)'nde, liseyi de Robert College'de okudum.

Bildiğim kadarı ile Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz dili ve Edebiyatı bölümünden mezunsun ve uzun yıllar bu konuda eğitim verdin. Dil senin önceliğin mi?

Aslında BÜ'de İngiliz Dili ve Edebiyatı'nın yanı sıra, Dil Öğretmenliği sertifikası programını da tamamladım. Yine de Robert College kökenli olduğum için, edebiyat derslerinde okutulan kitapların çoğunu zaten okumuştum ve Psikolojiye merak sardığımı fark edip Psikoloji bölümünün de derslerinin tamamını aldım. Fakat o sıralarda okuduğum bu bölümler arası anlaşma olmadığı için Psikolojiden Lisans diploması alamadım. Bunun üzerine Psikoloji Master programına girdim ve Master diploması aldım. İşte bu sırada Master tezimi Judeo-Espanyol üzerine yaptım ve BÜ’nin tarihinde ilk olarak Dilbilim ve Psikoloji bölümleri için ortak bir tez yapıldı.

Çok genç yaştan itibaren Judeo Espanyol lisanına ve müziğine gönül verdin. Bu konudaki itici gücün ne idi?

Bunu tamamen Dostluk Yurdu derneğinde geçirdiğim yıllara borçluyum. Harika bir gençlik geçirdik orada, unutabilmemiz mümkün değil. Öyle bir dernekti ki orası, herkes zevklerine ve yeteneklerine göre yapabileceği faaliyetlerde kendine bir yer buluyordu. Bir okul gibiydi adeta. İyi bir şey yapıldığında bir sonraki sefere daha iyi bir şey yapılmaya çalışılırdı. Dostluktaki ilk yılımda FİKSO skeçler dizisinin yaptığı sükse, bir sonraki yıl KULA '930’un çılgın başarısı, Sefarad müzikleri ile tanışmama ve çok sevmeme sebep oldu. Dahası, şarkı söylemeyi çok sevdiğimi anlayıp bir de İstanbul Belediye Konservatuarına yazıldım. O yaşta yazılabileceğim tek bölüm Şan bölümüydü. Aslında ben Piyano bölümüne yazılmak istiyordum ama Türkiye'de 18-19 yaşlarında almıyorlar.

O sıralarda birçok araştırmacı geliyordu Istanbul'a ve bizlerle konuşmak istiyorlardı. Judeo-Espanyol’a olan ilgim onlar sayesinde pekişti. Ve tabii Jojo Eskenazi Gözcü'nün rolü de bu dili çok daha iyi öğrenmemde büyük önem taşır. Sahnede onunla rahat konuşabilmek için evde konuşulanları çok daha dikkatli öğrenmeye başladım. Yani birçok faktör var bu işte.

Ailende Judeo Espanyol lisanına bu kadar önem verilir miydi? Yoksa doğal olarak kullanılan bir lisan mıydı?

Ailemde 3 dil konuşulurdu. Türkçe, Fransızca ve Judeo-Espanyol. Babamın ailesinde en çok Fransızca konuşulurdu, kendi aralarında bile. Annemin ailesinde ise daha çok Judeo-Espanyol. Annem ve babam kendi aralarında hem Fransızca hem de Judeo-Espanyol konuşurlardı. Türkçe bizlerle. Bir de biz (kardeşimle ben) anlamayalım diye de Rumca konuşurlardı! Judeo-Espanyol, aile ve arkadaşlarıyla doğal olarak kullandıkları bir dildi.

Bu lisanın yaşatılması için çok büyük bir çaba sarf ediyorsun. Sence Ladino veya Judeo Espanyol’un ömrünün uzaması neye bağlı?

Bu lisan bizim kuşakta takıldı kaldı ve bize iletileni biz çocuklarımıza iletmedik. Zaman değişti, görüşler modernleştikçe bu dilin bir işe yaramadığı ve çocukların Türkçesini bozacağı düşünüldü. Halbuki ne büyük bir hazineye sahiptik bizler. Ben mesela, bedavadan hem Fransızca hem de Judeo-Espanyol öğrendim. Farkına vardığımızda artık çok geçti. Dolayısıyla bizim yapabileceğimiz şey gelecek kuşaklara mümkün olduğu kadar çok materyal bırakmak. Yaptığım bir araştırmada çıkan sonuçlara göre, Judeo-Espanyol'u anadil olarak konuşanların en genci 1945 civarı doğmuştur. O yıllarda doğanları kaybettiğimizde maalesef bu dili anadili olarak konuşanlar tamamen kaybolacaktır. Bizler ikinci kuşağız ve birçoğumuzun anadili Judeo-Espanyol değil. Yani ömrü çok uzun değil. Ama hemen de ölmüyor tabii… 1970’lerde Tracy Harris adında bir dilbilimci Judeo-Espanyol'un ölümünü ilan etmişti ama aradan 50 sene geçti, maaşallah, hala dimdik ayakta ve tonlarca materyal var artık. Ben tezlerimi (ikincisini İngiltere'de yaptığım Dilbilim Master'ımda yazmıştım) yazdığımda neredeyse hiç kaynak yoktu. Şimdi araştırma yapmak isteyenler bol bol materyal bulabilirler. Bu da ileriki kuşaklar açısından son derece önemli.

Müzik mi? Tiyatro mu?

Doğum yaptığım zaman ikisi arasında seçmek zorunda kaldım ve Müziği seçtim. Ama vaktim olduğunda tekrar tiyatroya döndüm. Yani her ikisini de çok seviyorum.

Ladino Gününün önemini anlatır mısın?

2013 yılında sevgili Zelda Ovadia'nın başlattığı ve gelenek haline gelmiş olan bir gün oldu “Ladino Günü”. Dünyada bu günü en uzun kutlayan bizim cemaat oldu şimdiye kadar, hem de tamamen Judeo-Espanyol olarak. Bunu sadece bizlerin yapabiliyor olması da ayrıca önem taşıyor. Geçen sene Zoom’da yaptığımız etkinliği dünyada 10000 kişi seyretti. Bu yılki etkinliğin seyredilme rakamları da gittikçe artıyor. Judeo-Espanyol'un dünyada artan ilgisi belli olmaya başladı bugün ile.

Tüm dünya ile irtibatın var. Sence Türkiye bu lisanın yaşatılması konusunda nasıl bir rol oynuyor.

Bence çok önemli bir rol oynuyor ve herkes de bunu kabul ediyor. Yaptıklarımız hem orijinal, hem yaratıcı hem de öğretici.

Genç neslin bu lisana rağbet göstermemesinin altında yatan nedenler nelerdir?

Bunu artık eskisi gibi kesin olarak söyleyemeyiz çünkü gençler arasında ilgi çoğalmakta. Şalom ve Amaneser yazarlarımıza bakın, gün geçtikçe çoğalmakta. Sevgili Klara Perahya çok uğraşırdı bir sayfa Judeo-Espanyol doldurmak için, şimdi her hafta savaş var yazıları sığdırmak için.

Sen aynı zamanda birçok proje hayata geçirdin. Bahsetmek ister misin?

Hangi birinden bahsetsem?

Sevgili Henri Çiprut ve Emel Benbasat sayesinde sosyal mediada Biervo del Dia ve Fraza del Dia diye eğitici 2 proje yaptık.

Dünyanın tek tamamı Judeo-Espanyol olan El Amaneser gazetesi 18’inci yılında ve 206’ncı sayısı Nisan 2022de basıldı.

1947den beri yayın hayatında olan Şalom gazetesine haftada bir sayfa, ayda 2 sayfa Judeo-Espanyol katkılarımız var.

Şalom'un YouTube kanalında 10 derslik bir Judeo-Espanyol serisi yaptık.

Sephardic Brotherhood of New York için de 12 haftalık bir ders dizisi yaptım.

www.istanbulsephardiccenter.com satış sitemiz yine dünyada ilk kez dil seçenekleri arasında Judeo-Espanyol olan bir site oldu.

Onlarca Judeo-Espanyol kitap bastık.

Pandemi zamanında onlarca Zoom programı yaptım, Sefarad dili, kültürü, gastronomisi ve müziği ile ilgili.

Yine dünyada ilk olarak Judeo-Espanyol karikatür kitabı bastık, sevgili İvin Mandel'in karikatürlerini tercüme ederek.

Bu yıl yine dünyada bir ilk olarak Barcelona'da bir basımevi proje olarak bütün İspanyol dillerinde Tintin kitapları bastı ve biz de La Izla Preta adlı Tintin kitabını Judeo-Espanyola tercüme ettik ve geçen ay yayınlandı.

Birçok müzik projesine de imza attık: Maftirim projesi, Sefarad Tangolar, Kantikas Infantiles vs vs.

Centropa sözlü tarih projesi ilk yaptığımız projelerden biriydi.

Diğer bir önemli proje de Ladino Database projesi oldu. 80 saatlik Ladino konuşma dilini kaydettik.

Son bir buçuk yıldır da bir AB projesi için dilin dijitalleştirilmesi üzerine Collectivat adlı kooperatif ile çalışıyoruz.


Ve kısa kısa…

En sevdiğin kent.

Istanbul

Çay mı? Kahve mi?

Kahve

Filim seyretmek mi? Kitap okumak mı?

Kitap okumak. Hatta filmi yapılmış bir kitap varsa, önce kitabı okuyup sonra filmi seyretmek.

En heyecanlandığın olay?

Kızımın büyüdüğünü görmek
















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page