Tora’nın sonlarına yaklaşırken, Tanrı, Moşe Rabenu’ya şöyle demektedir:
“İşte, günlerin ölüme yaklaştı. Yeoşua’yı çağır. Buluşma Çadırı’nda hazır bekleyin ve ona talimat vereyim” (Devarim 31:14).
Bu sözlerle Tanrı, Moşe’ye, görevi Yeoşua’ya devretme vaktinin geldiğini bildirmektedir. Ünlü Tora otoritelerinden Rabi Avraam İbn Ezra’ya göre, Tanrı’nın bu sözleri, herkes için Tanrı tarafından belirlenmiş bir yaşam süresi olduğuna işaret etmektedir. Bir başka otorite Rabenu Behaye her ne kadar belirli bir süre varsa da, bu sürenin kesin olmadığını ve Tanrı’nın bunu, kişinin liyakatine bağladığını belirtir. Eğer kişi tsadikse, bu günlerini sonuna kadar dolduracaktır. Eğer hak etmezse günleri kısalabilir.
Bu açıklama, akla Yahudiliğin kader konusuna bakış açısının ne olduğu sorusunu getirmektedir. Rabenu Behaye buna açıklık getirir. Yahudilikte kader, “mazal” terimiyle adlandırılır. Talmud bu konuda şunları söylemektedir: “İnsanın çocukları, yaşamı, yiyeceği, [salt] liyakate değil mazala bağlanmıştır.”
Talmud iki büyük Haham’ın yaşamlarını buna örnek olarak vermektedir: “Raba ve Rav Hisda’nın her ikisi de birer tsadikti. Ama biri kırk yıl yaşamışken diğeri altmış yıl yaşamıştır. Raba’nın evinde altmış dert vardı, Rav Hisda’nın evinde altmış mutluluk. Raba’nın evinde ailesi için arpa ekmeği bile yoktu, Rav Hisda’nın evinde ise en iyi kalite undan yapılmış ekmekler köpekler için bile boldu” (Talmud – Moed Katan 28a).
Tüm bunlar Yahudiliğe göre mazal konusunun gerçek olduğunun işaretidir. Aslında mazal ile kastedilen, burçların insanların üzerindeki etkisidir. Tanrı burçları yarattığı zaman onlara insanlara yarar sağlama veya zarar verme kuvveti vermiştir. Ancak şüphesiz, vermiş olduğu bu kuvvet mutlak değildir ve Tanrı bunların hepsinin üstünde ve yönetiminde olduğu gibi, istediği zaman istediğini yükseltip istediğini alçaltır, burçların etkisini kuvvetlendirir ya da azaltır – sonuçta her şey O’nun isteğine bağlıdır. Bunun bir uzantısı olarak, yukarıda belirtildiği gibi, Tanrı, insanın yaşamını, onun liyakatine göre uzatabilir veya kısaltabilir.
Buna göre, Hahamlarımızın “İnsanın çocukları, yaşamı, yiyeceği, [salt] liyakate değil, mazala bağlanmıştır” şeklindeki sözlerinin amacı, duanın ne kadar güçlü olduğuna işaret etmektir. Zira nihayette her şey Tanrı’ya bağlı olduğuna ve burçlara kuvvet vermiş olsa da O’nun kuvvetinden hiçbir şey eksilmiş olmadığına göre, şüphesiz, Tanrı, burçlara vermiş olduğu kuvveti kolaylıkla iptal da edebilir. Nitekim eski dönemdeki usta astrologlar bile, yıldız sistemlerinin tali, Tanrı’nın esas olduğunu kabul ederlerdi – ve esas, daima taliden üstün olduğu gibi, onun kuvvetini tamamen iptal de edebilir. Buna bağlı olarak, diğer konularda Tanrı, insanın liyakati doğrultusunda, onun için önceden belirlenmiş olan “varsayılan değerleri” değiştirebilir ve bunu, insanın duası olmaksızın yapmayı seçebilir. Pasukta söylendiği gibi: “Retson Yereav Yaase – Kendisine huşu duyanların isteklerini yapar” (Teilim 145:19) – bu istek duayla dile getirilmediyse bile.
Ama sayılan üç şey – çocuklar, yaşam ve yiyecek [=geçim] – insan için önceden belirlenmiştir ve mazala bağlanmış olan varsayılan değerlerin değişimi için sadece liyakat yeterli değildir. Bu değişim ancak duaylave Tanrı’ya yakararak sağlanabilir. Pasukta söylendiği gibi: “Veet Şavatam Yişma Veyoşiem – Ve yakarışlarını dinler ve onları kurtarır” (Teilim 145:19). Nitekim Tanah’ta her üçü için örnekler vardır. Kısır olan Rahel, dua sayesinde çocuk sahibi olabilmiştir (Bereşit 30:22). Kral Hizkiyau, dua sayesinde ölümcül hastalığından kurtulabilmiştir (Yeşayau 38:5). Peygamberler Eliyau ve Elişa zamanındaki kıtlık, bol yiyecek teminiyle sona ermiştir.
İşte Hahamlarımız bu nedenle bu üç noktayı vurgulamışlar ve insanın bunlar için bol dua etmesi gerektiği konusunda uyarıda bulunmuşlardır. Tefilanın gücü, bunların bağlı olduğu mazalın kuvvetini iptal edecek kadar büyüktür.
Sonuç olarak, mazal, “kader”, diye bir kavram vardır, ancak bu mutlak değildir. Diğer konularda Tanrı insan için belirlediği şeyleri onun liyakati doğrultusunda değiştirebilir. Çocuklar, yaşam ve geçim konularında ise bu değişim için liyakatin yanında kuvvetli ve içten duaya gerek vardır.
Yeni bir yılın eşiğindeyiz. Roş Aşana, Tanrı’nın hepimizi yargıladığı ve gelecek yıl için tüm konuları karara bağladığı tarihtir. Bu karar Yom Kipur’da mühürlenecek ve Oşana Raba’da onaylanarak yürürlüğe girecektir. Son derece büyük öneme sahip olan – yıl için “kaderimizi” belirleyecek olan – bu günleri, Tanrı’ya yaklaşarak, dua ederek ve yapmış olabileceğimiz hataları, Tanrı ve/veya insan kardeşlerimiz karşısında doğru davranmadığımız veya daha iyileştirmemizi gerektiren konuları belirleyip, bu yönde somut adımlar atarak kullanalım. Gördüğümüz gibi, kaderimizi değiştirmek elimizdedir. Bu fırsatı en iyi şekilde kullanmaya nail olalım.
Bu vesileyle tüm okurlara, İsrail’deki Türkiyeliler Birliği başkan, yönetici ve gönüllülerine ve tüm kardeşlerimize Ketiva VaHatima Tova ve Şana Tova Umtuka dileklerimi sunmak isterim. Hepimiz için sağlıklı, verimli, bereketli, güzel haberler alacağımız iyi ve güzel bir yıl olsun.
* * *
ŞEMİTA – III (son)
Şemita hakkındaki ilk yazı için:
Şemita hakkındaki ikinci yazı için:
Şemita ve Kutsiyet (Keduşat Şeviit)
Şemita ile ilgili yazı serisini, önceki yazılarda geçen Keduşat Şeviit (yedinci yıla ait kutsiyet) kavramının pratikteki gerektirmeleri üzerinde durarak kapatıyoruz…
Şemita yılına ait meyve ve sebzeler kutsaldır. Tora’da bu konu Yovel yılı bağlamında vurgulanmaktadır:
“[Yedi Şemita yılını takip eden ellinci yıl,] Yovel’dir; sizin için kutsal olacaktır; ürününü, tarladan [sınırlı miktarda toplayıp] yiyebilirsiniz (Vayikra 25:12).
“[Bu yılın] Kendisi nasıl kutsalsa, ürünü de kutsaldır” (Talmud Yeruşalmi – Şeviit 4:7).
Yovel yılının tarımsal konularla ilgili kanunları Şemita yılı için de geçerlidir. Bu açıdan Şemita yılına ait meyveler de kutsaldır.
Yahudilikte “kutsal yiyecek” kavramı, çoğunlukla Bet-Amikdaş’la ilgili konularla sınırlıdır. Korban etleri, teruma, maaser şeni gibi belirli kısıtlı koşulları gerektiren yiyecekler hep Bet-Amikdaş çerçevesindedir. Ve işte – Şemita yılı gelmekte ve bize bu yıl boyunca toprakta yetişen tüm ürünlerin kutsal olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla Şemita yılına ait ürünleri yemek çok istisnai bir ayrıcalıktır. Üstelik kişi [Ramban’a göre] belki de yediği her lokmayla mitsva yapmaktadır ve bu muazzam bir şeydir! Şemita ürünleri bu açıdan müthiş bir avantaja sahiptir.
Öte yandan, işin içinde kutsiyet olduğu zaman, bazı kısıtlayıcı noktalar da var demektir. Korban etleri gibi yüksek kutsiyete sahip yiyecekler, gerek manevi saflık içinde gerekse de belirli bir mekânın (korban türüne göre Bet-Amikdaş veya Yeruşalayim) sınırları dâhilinde yemeyi gerektirirdi. Şemita yılının ürünlerinde dikkat edilmesi gereken nokta, bu ürünlerin ziyan edilmemesidir. Zira Tora bu ürünlerin “sizin yemeniz için” olduğunu söylemektedir: yemeniz için – ama ziyan etmeniz için değil (Talmud Bavli – Pesahim 52b).
Ziyan etme yasağına şunlar dâhildir:
- Meyve veya sebzeyi doğrudan ziyan etmek.
- Normal yeme şeklinden farklı, uygunsuz olarak kullanmak. Örneğin insan yemeğini bir hayvana yedirmek, hatta ilaç yapmak amacıyla kullanmak.
- Fiili bir eylem yoluyla, insanların yemekten tiksineceği bir hale getirmek. Buna, meyve veya sebzeye, onu yenemeyecek veya ancak zorlukla yenebilecek kadar acı hale getirecek bir şey katmak, sürmek vs. de dâhildir.
-
Ürünün ziyanına “dolaylı olarak” sebep olmak – eğer ürün kendiliğinden bozulacak veya çürüyecekse – serbesttir. Bazıları dolaylı sebebiyetin serbest olmadığı görüşündeyse de, eğer söz konusu artıklar kesinlikle yenmeyecekse, bunun yapılabileceği konusunda herkes hemfikirdir (Rabi Yosef Şalom Elyaşiv).
Sonuç olarak yedinci yılın kutsiyetini taşıyan bir meyve veya sebze imkân dâhilinde sonuna kadar yenmelidir. Yine de arta kalan kısımlar veya yenebilecek kabuklar veya yenebilecek kısımların yapışık kalmış olduğu kabuklar, çekirdekler vs. doğrudan çöpe atılamaz. Bunlar bozulmalarını hızlandıracak başka şeylerden etkilenmemeleri için ayrı olarak bir torba içine konur, torbanın ağzı bağlanır ve çöpe atılabilir. Bazı kişiler her ihtimale karşı bu artıkların kendi başına çürümesi için birkaç gün beklerler ve torbayı ondan sonra çöpe atarlar; ama bu zorunlu değildir.
Genel tavsiye, bu amaçla bir çanak veya kutu ayırıp [üzerine “Şemita kutusu”, “yedinci yılın kutsiyeti” veya benzeri bir ibare koymak,] içine bir torba yerleştirmek ve bu gibi artıkları bunun içine atmaktır. İki üç saat önce atılmış olan önceki artıklar, yeni artıkların bozulmasını da hızlandıracağından, yeni artıkları atmadan üzere ikisini birbirinden ayıracak bir naylon veya kâğıt (gazete, kâğıt havlu veya herhangi bir sayfa da olur) yerleştirmek ve yeni artıkları onun üzerine atmak önerilmektedir. Burada bozulmaya olsa olsa “dolaylı olarak” sebep olunduğu için sorun yoktur. Çanak veya kutu içindeki torba dolduğu zaman ağzı bağlanıp normal çöp kutusuna atılabilir ve yerine yeni bir torba konur.
Bir yemekte yedinci yılın kutsiyetine sahip olan ve olmayan meyve veya sebzeler karışık olarak kullanılabilir. Bu olduğu zaman kutsiyet de yemeğin tümüne yayılır (et, balık gibi tarım ürünü olmayan kısımlar dâhil) ve mümkün mertebe sonuna kadar yenmelidir. Geriye kalan artıklara da yukarıda açıklandığı şekilde davranılır.
Sıvısı çok olan bir yemek, örneğin içinde Şemita kutsiyeti taşıyan sebzelerin de bulunduğu bir sebze çorbasının artıkları yine bir torbaya konulup torbanın ağzı bağlanarak çöpe atılabilir. Veya kutuya konmadan önce bir gece açık halde bırakılıp kendiliğinden bozulması sağlanabilir. Bu olduktan sonra doğrudan çöpe atılabilir.
İnsanın veya hayvanın yemesine uygun olan kabuklar (elma, salatalık, havuç, yerfıstığı vb.) da meyvenin kendisi gibi kutsaldır. Ama hayvanın bile yemesine müsait olmayan sert kabuklar (şamfıstığı, ceviz vb. kabukları gibi) doğrudan çöpe atılabilir.
Meyveden kısımların yapışık kaldığı çekirdekler (şeftali, erik, hurma gibi) veya kendi başlarına yenen çekirdekler (kabak, karpuz çekirdekleri gibi) kutsiyete sahiptir ve yukarıda açıklandığı şekilde davranılmalıdır. Ama eğer çekirdeğe yapışık kalmış meyve parçaları iyice sıyrılmışsa ve daha fazla sıyırma niyeti yoksa, bunun ötesinde zahmete girmeye gerek yoktur ve bu haliyle çöpe atılabilir. Yenmeye uygun kısmı olmayan veya tadı acı olduğu için normalde yenmeyen çekirdeklerde kutsiyet yoktur ve doğrudan çöpe atılabilir.
Portakal kabukları hayvan yemi olarak veya reçel yapımında kullanılabildiğinden kutsiyeti vardır ve buna uygun davranılmalıdır. Bunun gibi kullanımı olmayan kabuklar ise kutsal değildir, atılabilir.
Kabukları yenebilir nitelikte olan meyve veya sebzelerin kabuklarını yemek istemeyen birinin kabuğu soymasında bir sorun yoktur. Benzer şekilde, hoş olmayan kısımlar çıkarılabilir (örneğin bir lahananın dış kabukları gibi). Her halükârda, yenmeye uygun kısımlar mümkün mertebe ayıklanmamalı ve tercihan yenmelidir. Yine de arta kalan kısımlar olduysa, bahsi geçen kabuklar vs. gibi, Şemita kutusuna atılır.
Küçük bir çocuk, kendisine verilen bir meyvenin bazı kısımlarını normal olarak ziyan edecektir. Buna rağmen böyle bir çocuğa kutsiyeti olan meyve vermek serbesttir, çünkü çocuğun normal yeme şekli böyledir. Arta kalanlar Şemita kutusuna atılır.
Normalde nektarı çıkarılıp sıkılan meyveler için Şemita yılında da aynısı yapılabilir. Zeytinden yağ, üzümden şıra ve şarap yapılabilir, portakal, limon, greyfurt sıkılıp içilebilir. Genel olarak diğer yıllarda herhangi bir yemek için yapılan her türlü hazırlık ve işlem Şemita ürünleriyle de yapılabilir. Ezilebilir, doğranabilir, pişirilebilir vs. Artıklarla da yukarıda açıklandığı şekilde davranılır.
Şemita kutsiyetine sahip üzümlerden yapılmış bir üzüm suyu veya şarap da aynı kutsiyete sahiptir. Dolayısıyla ziyanına sebep olacak şekilde kullanılmamalıdır. Örneğin kiduş için bardak, taşacak ve şarap dökülüp ziyan olacak şekilde doldurulmamalıdır. Avdala sonrasında mumu söndürmek için bu şarap kullanılmamalıdır. Pesah’ta Seder gecesinde böyle bir şarap kullanılıyorsa, On Bela sayılırken bu şaraptan damlalar dökülmemelidir.
Şemita yılına ait güzel kokulu bitkiler, dallar, yapraklar – iyi kokuları sürdüğü sürece atılmamalıdır.
Özetle, Şemita kutsiyetine sahip bir sebze veya meyve, kabul gören her türlü normal yemek yeme veya yemek hazırlama şeklinde kullanılabilir. Esas olarak meyve veya sebzenin sonuna kadar yenmesi amaçlanmalıdır. Ama bu, anormal davranıp, yiyebileceğinden fazlasını zorla yemek gerektiği anlamına gelmemektedir. Yarım elma yiyen bir kişi geri kalanını yiyemiyorsa Şemita kutusuna atabilir (veya yemesi için başkasına verebilir). Elbette en iyisi, kişinin önceden ne kadar yiyebileceğini hesap ederek tabağına vs. yiyeceğini buna göre alması ve ziyanı asgariye indirmeye gayret etmesidir. Benzer şekilde tabakta, tencerede, kesme tahtasında, rendede vb. yemek yeme ve hazırlama araçlarında yapışık az miktarda [yani normalde de sıyrılıp, çöpe atılan kısımların dışında, yapışık kalan ve her zaman suda yıkanan] yemek artıkları kalmışsa bunlar normal şekilde çeşme altında yıkanabilir ve tek tek toplamaya, sıyırmaya gerek yoktur.
Tüm bunlar “Keduşat Şeviit” yani yedinci yılın kutsiyetine sahip sebze ve meyveler içindir. Yukarıda belirtildiği üzere bu sınıftaki sebze meyveler iki türlüdür: [1] Otsar Bet Din çözümüne göre tedarik edilen ürünler ve [2] kişisel bağ-bahçe-tarlalardan kısa süreli kişisel ihtiyaç miktarı kadar toplanmış olan ürünler. Bunların dışındaki ürünlerde KeduşatŞeviit yoktur ve dolayısıyla diğer yıllardaki ürünler gibi kullanılabilir.
Tüketici hangi çözüme göre tedarik edilmiş olan ürünleri kullanacağını elbette kendisi belirleyecektir. Ancak eğer – bazıları tarafından kutsiyeti nedeniyle özellikle tercih edilen – Otsar Bet Din söz konusuysa, yukarıdaki konulara dikkat etmelidir. Bu açıdan tüketici, alışveriş yaptığı market, manav veya pazarların Rabanut kontrolü altında olduğundan emin olmalı ve satın aldığı ürünün hangi çözüm doğrultusunda tedarik edildiğini kontrol ederek buna göre hareket etmelidir.
Tüm bu kurallar, Roş Aşana’dan itibaren “sebzeler” konusunda yürürlüğe girmektedir. Bu dönemdeki meyvelerse geçen yıla ait meyveler olduğundan, söz konusu kuralların meyveler için güncel hale gelmesi önümüzdeki bahar başından itibaren söz konusudur. Bahar yaklaşırken bu konulara meyveler için de dikkat etmek gerekecektir.
Hangi Ürünlerde Keduşat Şeviit vardır?
Şemita yılında Erets-Yisrael’de bir Yahudi’ye ait toprakta yetişen şu ürünlerde Keduşat Şeviit vardır:
1. İnsan yiyeceği.
2. Hayvan yiyeceği (arpa, darı vb.)
3. Sukot’ta mitsva için kullanılmak üzere dikilen etrog ağacının meyveleri.
4. Baharatlar. Örneğin çay otları, kekik, biberiye vs.
5. Kozmetik: Örneğin jojoba.
6. Pamuk çekirdekleri ve yağı.
7. Çamaşır yıkamakta kullanılan bitkiler
8. Boyada kullanılan bitkiler. Örneğin tefilin, mezuza yazmakta kullanılan mürekkebin hammaddeleri.
Buna karşılık şunlarda Keduşat Şeviit yoktur:
1. Kokusuz çiçekler.
2. Sukot’ta mitsva için kullanılmak üzere dikilen Adas (mersin) ağacı.
3. Lulav
4. Isınma amacıyla kullanılan dallar.
5. Sadece eczacılık amacıyla kullanılan bitkiler.
6. İnsan ve hayvan yemeği olmaya uygun olmayan tohumlar
7. Çimen
8. Yabani otlar.
Şu türlerde Keduşat Şeviit konusu kuşkuludur; o yüzden var olduğu varsayımıyla davranılır:
1. Kokulu bitkiler: Örneğin kokulu nergis.
2. Mantar.
Erets-Yisrael’de Tarla ve Bahçe Sahipleri
Bu yazı dizisinin amacı genel olarak Şemita hakkında bilgi vermek, olası sorunlar ve çözümleri hakkında özellikle tüketiciye izahat sağlamak olduğundan, Şemita yılı içinde tarımsal işlemler olarak nelerin nasıl yapılabileceği ve nelerin nasıl yapılamayacağı konusuna girilmeyecektir. Bu açıdan Erets-Yisrael’de bahçesi, tarlası veya tek bir tane bile olsa meyve ağacı olan kişiler nasıl davranmaları ve nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda uzman bir hahama danışmalıdırlar. Benzer şekilde, ev bitkileri, çiçekler, saksılar gibi konularda da bir hahama başvurulması önerilir.
Sonuç
Sadece tüketiciye temel bazı bilgiler vermeyi amaçladığımız bu dosyada Şemita ile ilgili yer verilmeyen birçok konu vardır.
- Şemita’da Keduşat Şeviit’in hangi ürünler için ne zaman başladığı ve ne zaman bittiği konusu. Bunun için bazı tablolar mevcuttur İbranice olarak bulunabilir.
- Biur Perot Şeviit. Yukarıda aktardığımız bir pasukta şöyle denmektedir: “… yedinci [yılda, toprağı] kendi haline bırakacak, onu terk edeceksin. Halkının düşkünleri [tarlada bulduklarını serbestçe] yiyebilecek, arta bıraktıklarını ise yabani hayvanlar yiyecektir.” Bu pasuk doğrultusunda, fakirler ve hayvanlar tarlada [veya bahçelerde vs.] ürün bulabilecekleri sürece, kişi evinde bu ürünlerden biriktirebilir. Ama bu ürünler dışarıda tükendiği zaman, evde birikmiş halde tutulan Şemita ürünleri de evden çıkarılmalı ve herkese açılmalıdır. Buna “biur” adı verilir ve her ürün için bir “biur” zamanı vardır. Bu zamanlar da yıl içinde takip edilmelidir ve bununla ilgili tablolar da vardır.
- Şemitat Kesafim: Şemita yılı içinde vadesi gelip de ödenmemiş borçlar, yılın bitimiyle hâlâ ödenmediyse, alacaklının bu borcunu tahsil etmekten feragat etmesi Tora’nın bir emridir. [Ama borçlunun bu borcu yine de ödemesi ahlaki bir yükümlülüktür.] Bu konuda da birçok ayrıntı yıl içinde öğrenilmelidir.
Bu derlemenin Şemita kanunlarına aşina olmayan, başta yeni aliya yapmış veya Erets-Yisrael’i ziyarete gelen ve genel olarak Erets-Yisrael’de ikamete nail olmuş kardeşlerimize yardımcı olmasını dilerim.
Şana Tova Umtuka
Gmar Hatima Tova
コメント