top of page

İstanbul Adaları’ndan artılar ve eksiler…





Anglosaksonların pek sevdiği “what do you want first – the good news, or the bad ones?” deyişine uymayarak, bu kez kötü haberlerden başlayacak olursak, buyurun, önce “buradan yakın”:


İstanbul Adaları’nın imar durumu planı, 28 Temmuz tarihinde bir kâbus gibi üzerimize çöktü!

1984’te sit alanı olarak ilan edilmiş olan Adalar’ın ilk koruma planı 1991’de hazırlanmış; 1994’te de bu plan üzerinde bazı revizyonlar yapılmıştı... 2011’e gelindiğinde ise dönemin AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yeni bir plan hazırlandı. Ancak bu plan 2018’de açılan davaların ardından mahkeme tarafından iptal edilecekti. Bu tarihten itibaren ise Adalar’ın herhangi bir koruma planı olmadı…


2019’daki yerel seçimlerden sonra CHP’li İBB yönetimi, Adalar halkının da katıldığı toplantılarla yeni bir plan üzerinde çalışmaya başladı. Ancak Kasım 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan kararla Marmara Denizi ve Adalar, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edildi (!) ve böylelikle orası için hazırlanacak herhangi bir plandaki yetki, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devredildi.


Ne var ki bu konuda daha önce çalışmaya başlamış olan İBB de tamamladığı koruma planını Bakanlık ile paylaştı. Bakanlık da yaptığı değişikliklerle birlikte hazırlanan 1/5000 ölçekli Adalar Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planını 28 Temmuz itibarıyla askıya koydu.


Bu plana tanınan bir aylık itiraz süresi boyunca Ada sakinleri yoğun çalışmalara giriştiler. Birçok toplantı düzenlendi, yüzlerce yazılı itiraz Bakanlığa sunuldu, basının da desteği ile kamuoyuna geniş çapta duyurular yapıldı – dahası, Bakanlığın İstanbul ofisine topluca gidildi ve orada bir basın açıklaması daha yapıldı. Amaç, imara açılacak adalarda planlanan oldukça büyük konaklama tesisleriyle yüzlerce kişiyi barındıracak sitelerin yapılmasını, dolayısıyla adaların topografik ve ekolojik çehresinin olumsuz biçimde etkilenmesini önlemekti. Burgazadası’nın 1/1000 ölçekli planı incelendiğinde, bu güzel adamızın diğerlerine kıyasla en büyük değişiklikleri içerdiğini de ayrıca kolayca görebiliyoruz…


İşte bu nedenle ada’daşlarımız ile birlikte bu toplantılara ailecek olduğunca ilgi göstermeye, naçiz katkılarda bulunmaya çalıştık. Ne var ki, adalar konusunda gerek sosyal medyada atıp-tutan, gerek bunları gazete yazılarına taşıyan kimi “Adalıyı” oralarda göremedik… Çocukluklarından bu yana Burgazadası’nı bağrına basmış genç bir çiftin yanı sıra Büyükada ile özdeşleşmiş 93 yaşındaki Viktor Albukrek ağabeyimizin dışında da kendi toplum üyelerimizden ne yazık ki hiçbirine rastlamadık bu toplantılarda!


28 Ağustos akşamına kadar yapılmış itirazlar ile “Adalılarla birlikte yapılması gereken yeni bir imar planı” çağrılarına, bu satırların yazıldığı güne değin Bakanlıktan herhangi bir yanıt alınmadığı için, gene son tarih olarak belirlenmiş olan 28 Eylül akşamına dek Adalılar tarafınca idare mahkemesine iptal davaları açılacaktır – işte bu…


25.08.2023 Büyükada Çelik Gülersoy K.M.- soldan sağa Halim Bulutoğlu, Adil Ballı, Robert Schild, Ahmet Tanrısever, Viktor Albukrek (foto: Yakup Barokas)



“Adalı Yazarlar, Adaları Yazanlar” şöleni

17 Ağustos tarihinde “Canlı Bir Etnografik Müze: Burgazadası” kitabımın 2. baskı lansmanı ve bir gün sonra Adalı yazar Mıgırdıç Margosyan’ın anma toplantısı ile start alan, ardından 25-27 Ağustos günlerinde Yakup Barokas, Alberto Modiano ve Bercuhi Berberyan dostlarımın yanı sıra gene Adalı yazarlar İpek Çalışlar, Gündüz Vassaf ve Ahmet Ümit’in okumalarıyla süren “Adalı Yazarlar, Adaları Yazanlar” kitap şöleninin benim için zirve noktası, Anılar, Söyleşi ve Tanıklıklarla Adalar’ın Tarihini Yazanlar’paneliydi. Rahatsızlığı nedeniyle bu etkinliğe katılamayan Kınalıadalı yazar dostum Orhan Şevki’nin dışında sadece Büyükada’dan emekli/yazar Viktor Albukrek, işletmeci/yazar Ahmet (Fıstık) Tanrıverdi ve gazeteci/yazar Adil Ballı ile Burgazadası’ndan bendeniz, bizi İstanbul Adaları hakkında yazmaya iten dürtüler ve ve bu yazılanların kazanımları hakkında söyleştik. Adalar Vakfı Eski Başkanı Halim Bulutoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, bu beldelerde yaşamakta olan kişiler ile yapılan “sözlü tarih” çalışmalarının ne denli önemli olduğu üzerinde duruldu, salt düz anılardan ziyade bazı toplumsal analizlerin de yararından söz edildi…


Yaradan’ın eserleri olsunlar veya sadece jeolojik oluşumlar – adalarımızın yozlaşmalardan korunmaları, keza tüm özellikleriyle nüfus bileşimlerinin gelecek nesiller için kaydedilmeleri şarttır!













Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page