Rahmetli annem ve anneannem mükemmel yemek pişirirlerdi. Anneannem Aşkenaz ve Sefarad geleneklerine uygun bütün “ev yemeklerini” öyle güzel becerirdi ki, sofradakilere parmaklarını yedirtirdi. Çocukluk ve gençlik yıllarımda, soframızda hazır yemek bulunduğunu ya da McDonalds özlemi çekildiğini hiç hatırlamam. Yemeğe çıkma düşüncesi bizim için bir mükâfat değildi, aksine bütün arkadaşlarımı evimize davet eder, anneannemin hamarat ellerinden çıkmış leziz yemekleri onların da tatmalarını isterdim. Oysa reçel söz konusu olduğunda, kimsecikler annemin eline su dökemezdi – reçel konusu onun spesiyalitesiydi.
Genellikle kahvaltı sofrasında ev yapımı reçelleri özleyen ya da illa misafirlerime üç çeşit reçel sunan biri değilim. Çoğunlukla reçeli süpermarketten alırım, hatta son dönemde Bonne Maman reçellerinden (bu marka ile ilgili ilginç bir öykü okudum geçenlerde, onu da sizinle paylaşacağım) satın almaya başladım. Ama senede iki gün var ki, işte o özel günlerde ev yapımı elma reçeli burnumda tüter. Bunlardan ilki Roş Aşana gecesidir, ikincisi ise orucu açtığımız Kipur akşamı. İşte bu iki özel akşamda, annemin o altın renkli elma reçelinin tadını ararım. Hiçbir hazır reçel yerini tutamaz. Neyse ki, annemin vefatından bu yana, onun yakın bir arkadaşının yaptığı mis gibi damla sakızlı elma reçelleri bu eksikliği kapatmayı başardı. Sevgili Vivian’a buradan teşekkürü borç bilirim. İyi ki varsın!
Gelelim Bonne Maman reçellerinin hikâyesine… Her şey, Profesör Michael Perino’nun 14 Şubat 2021 günü twitter’da paylaştığı bir hikâye ile başladı. Perino bu öyküsünde, New Jersey’deki bir süpermarkette yaşlı bir kadına yardım ettiğini anlatıyordu. Yaşlı kadının boyu kısaydı ve Bonne Maman reçellerinin olduğu rafın önünde durmuş, çaresizce arkalarda duran reçellerden birine uzanmaya çalışıyordu. Perino’dan yardım isteyen yaşlı kadın, bu markayı özelikle tercih ettiğini, çünkü Bonne Maman’ın sahiplerinin II. Dünya Savaşı sırasında, Biars-sur-Cère’deki Yahudi ailelere yardım ettiklerini ve hatta onları Nazilerden sakladıklarını söyledi.
Öykünün doğruluğu konusunda pek çok tez-antitez savunulsa da, sosyal medyada çığ gibi büyüyen bu haberle markanın ismi bir anda “Nazi-karşıtı Reçel” oluverdi. Oysa Gervoson ailesi tarafından 1971 yılında kurulan Bonne Maman’ın yer aldığı Biars-sur-Cère kasabasının, ne de sakinlerinden herhangi birinin Yad Vashem tarafından layık görülen “Uluslararası Dürüst” payesine sahip olmadığı biliniyor. Öte yandan, New Jersey'li Eric Mayer adlı bir kişi, 2016 senesinde yaptığı bir açıklamada, ebeveynlerini Almanya'da geride bıraktıktan sonra kardeşleriyle birlikte Biars-sur-Cère saklandıklarını anlatmış. Hatta o dönemde, kasabada 800 kişinin yaşadığını ve burasının daha sonra Bonne Maman'ın evi haline geldiğini bile kaydetmiş.
Demem o ki, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Böyle bir haber yapıldıysa eğer, vardır bir gerçeklik payı… Bu vesileyle hepinize elma reçeli tadında, sağlıklı ve neşeli bayramlar dilerim. Sahana Tova u Metuka.
Comments