Dr. Baruh Hason “Independent”in Konuğuydu
- TÜRKİYELİLER BİRLİĞİ התאחדות יוצאי תורכיה
- 29 Mar 2021
- 4 dakikada okunur

Dr. Gökhan Çınkara’nın gerçekleştirdiği ve “Independent”te yayınlanan “Türkiyeli Yahudiler ile Konuşmak” söyleşi dizisinin 7. konuğu İYT yazarı Dr. Baruh Hason oldu.
Söyleşide Dr.Baruh Hason’un gelenek, teknoloji, din ve müzik arasındaki yaşam öyküsü dile getirildi.
- Baruh Hason Beyefendi hayat hikayenizi paylaşabilir misiniz? Nerede doğdunuz, çocukluğunuz ve gençliğiniz nasıl bir ortamda geçti? Aileniz Türkiye Yahudi Toplumu'nda nasıl bir konuma sahipti?
Çocukluk Dönemi
1960'ta İstanbul'da ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldim.
Ortaokul dönemine kadar yaşadığım ev Şişhane Refik Saydam Caddesindeydi.
Babamın (Rafael), toptan ıtriyat (kadın kozmetik malzemeleri) sattığı bir dükkânı vardı. Annem (Edit) ev kadını idi.
Doğduğum evde, annem, babam ve benden 5 yaş büyük ağabeyimin yanında (Robert), annemin annesi (Belina) ve babası (Baruh) ve de annemin teyzesi (büyük annemin kardeşi) ile yaşıyorduk.
Ben 4-6 yaşlarında iken büyük teyzem evlenip kendi evine ayrıldı.
Büyük babamın toptan tuhafiye (iç çamaşır, havlu vs.) sattığı küçük bir dükkânı vardı. Büyük annem ev kadını idi.
Küçük bir çocuk olarak hatırladığım kadarı ile evi içten idare eden annem ve büyük annemdi. Mesela büyük annem yemek pişirirken annem temizlik ve çamaşıra bakardı.
Evin gelirleri babam ve büyük babamın elindeydi. Yemek ve benzeri alışverişleri bilhassa büyük babam yapardı.
Evde iki lisan konuşulurdu. Yahudilerin İspanyolcası (Ladino) ve Türkçe. Büyük annem ve büyük babam için anadil İspanyolcaydı. Ancak bilhassa büyük babam ve büyük annem Türkçe'yi zorlanmadan konuşurlardı.
Anne ve babam için her iki lisan da anadil seviyesindeydi. Benim için Türkçe anadildir. İspanyolcam fena değildir.
Kuzguncuk'ta doğup büyüyen babam, çocukken orta okulun ortasında okulu bırakıp, Varlık Vergisi ve Aşkale Olayları'ndan sonra hayatını kazanamayan babasına ve ailesine yardım etmek için çalışmaya başlamış.
Annemle tanışıp evlendiğinde, sonraki yıllarda bana anlatıldığı üzere, ekonomik açıdan kendini geliştirebilmesi için, karısının (annemin) anne ve babası ile aynı evde oturmayı uygun görmüş.
Balat'ta doğup büyüyen annem Saint Benoit'tan orta okul mezunudur. Dolayısı ile, aynen büyük annem gibi, Fransızcayı çok iyi bilirmiş.
Annem, her vesilede orta okuldan sonra, Galatasaray Lisesi'nde olgunluk imtihanını yüksek derece ile bitirdiğini belirtirdi. Ardından, annesi ve babası onu dikiş kursuna ve de bir nevi hemşirelik kursuna yollamışlar.
Annemin babası da Varlık Vergisi ve Aşkale Olayları'ndan etkilenmiş ve evden uzaklaştırılmışlardı.
Ancak döndükten sonra kendini toparlayabilmişti.
Büyük babam, aynı zamanda Karaköy'deki Zülfaris Sinagogu'nda Hazan idi.
İlkokul öncesi yıllarından hatırladığım, bilhassa Roş Aşana ve Kipur Bayramları'nda beni götürdükleri Zülfaris Sinagogu'ndaki dualardır. Belirtmekte yarar vardır, her Şabat sinagoga gitmek gayet doğaldı evin erkekleri için.
Büyük babam bütün günlük duaları sinagogda yapmaya çalışırken, babam hafta arası evde dua ederdi. Çok iyi hatırladığım bir anı şöyle. Bir Kipur günü, annem sinagoga gitmeden evvel bana öğle yemeği veriyordu.
Tabii ki bu saatte, annem ve benim dışımda, evin bütün sakinleri sinagogdadır. Anneme neden benim de oruç tutmadığımı sordum.
Annem bana "sen ağzının tek bir tarafı ile oruç tutuyorsun" dedi. Ben de gerçekten ağzıma aldığım her lokmayı sadece sağ tarafta çiğneyerek yutardım.
O yıllardan hatırladığım Yahudilik ile ilgili bazı anılarım şöyle. Annem, her gece yatağa girdiğim zaman bana "Şema Yisrael" (Dinle İsrail! -Yahudilerin dininin Amentüsü) in ilk birkaç cümlesini söyletirdi.
Evde her yemekten sonra yemek sonu duası yüksek sesle söylenirdi. Dolayısı ile ben bu duayı o zamandan beri ezbere bilirim.
Her hafta cuma akşamları, yani Şabat Gecesi yemeğinden evvel Kiduş (haftalık dinlenme günü Şabat'ın şarapla kutsanması) söylenir ve ardından büyüklerimizin ellerini öper onlar da bizlere iyi dualarını verirlerdi. (Büyüyünce ve halen ben bunu kendi çocuklarıma yaparım.)
İlkokulu Musevi Birinci Karma İlkokulu'nda okudum.
Oturduğumuz evin hemen karşısında bir devlet ilkokulu olmasına rağmen, benim bir Musevi ilkokuluna gitmem sorun olmadı.
Daha ileri yıllarda anladığım gibi, yaşıtlarımın sadece küçük bir kısmı, o zaman sayısı sadece iki olan, Musevi ilkokuluna yollanmıştı. Okuduğum ilkokul ile diğer özel veya devlet okulları arasında ne fark vardı ki?
Müfredat açısından Musevi okulları ile diğer okullar arasında bir fark yoktu. Ancak, o dönemde sadece Musevi okulları Şabat (Cumartesi) günü kapalı idi. Musevi bayramları da öyle.
Yahudi geleneklerine bağlı bir aile için çocuğunu yollayabileceği böyle bir Musevi okulu olması uygun ve tek seçenekti.
Aynı dönemde, Yahudilik ile ilgili bilgileri kuvvetlendirmem için beni bir nevi "Sunday School" olan ve Mahazike Tora diye bilinen bir sinagoga götürdüler.
Burada, İbranice yazılı olan duaları okuyabilmek için, İbranice harflerle okumayı ve ardından duaları basitten daha zor olanlara doğru öğretirlerdi.
Toplu dualarda yüksek ses ve nağmeli okuma metodu olan Hazanlık hünerlerini öğretmek de bu çerçevenin amaçlarından biri idi.
O dönemde İbranice anlama bilgim çok kısıtlı olduğundan okuduğum duaları pek anlamazdım. Duaların yanında, Yahudi dini kuralları (Kaşer yemek kuralları, Şabat kuralları vs.), Tevrat (Tora) ve de Eski Ahit (Tanah) kitaplarında yazılı olanların Türkçe anlatımı da öğretilirdi.
Yaz aylarında ailece yaklaşık 3-4 aylığına Heybeliada'da yaşardık. (Bu ben İsrail'e göç ettiğim yılın 2 sene evveline kadar devam etti.) Orada yaz ayları için bir ev kiralanırdı. Erkekler her gün vapurla işe gidip gelirlerdi. Bizler adanın sağladığı keyiflerden gün boyunca yararlanırdık.
Belki de belirtmekte fayda vardır. İstatistik olarak, Yahudilerin en zengin tabakası yaz aylarında Burgaz Adasına, onların altındaki ekonomik sınıf Büyükada'ya ve esnaf olanlar da Heybeliada'ya giderlerdi yaz aylarında.
Heybeliada sinagogu bu yaz aylarında Yahudi dini servislerini (güncel sabah ve akşam duaları, Şabat duaları, bayramlarda özel dualar) sağlardı.
Birçok sene, babam bu sinagogun yönetim kurulu başkanlığını yapmıştı. Büyük babam da arada sırada Hazanlık yapardı.
Yukarıda bahsettiğim Mahazike Tora da yaz aylarında, sinagog çerçevesi içinde, yukarıda belirtiğim konuları öğretmeye devam ederdi.
Büyük babamın da desteği ile, mesela Şabat dualarında çocukların okuduğu duaları bazen bana verirlerdi. Ben de bilhassa melodilere uygun olarak okurdum.
Bu dönemde sesimin ve müzikal kabiliyetimin normalden daha iyi olduğunun farkında olmaya başladım.
Gençlik Dönemi
Kaynak: indyturk.com / Dr. Gökhan Çınkara
Comments