top of page

Dedikodu gerçekten baldan tatlı mı?







“Başkalarının konuşulduğu sofralarda oturmayın, gün gelir sizi de konuşurlar.” (Anonim)

Yahudi takvimindeki kutsal bayramların içerdiği kutsal günlerden geçtik.


Geçtiğimiz Cuma günü ise Sukkot bayramı ile Shabbat günün aynı güne geldiği, kral Salamon’un yazdığına inandığımız, materyal hayatın anlamsızlığını tartıştığımız ve Yahudiliğin kitabı olan Torah’ın (Tevrat) emirleri doğrultusunda yaşamanın hayatımıza getirdiği anlamı konuştuğumuz Koholet’in okunduğu Chol Homoed idi.


En sonuncusu ise Yahudi inancının merkezi bir direği olan Tevrat’ın (Torah-Yahudilere indirilen kutsal kitap), okuma döngüsünün tamamladığımız Simcha Torah. (17 Ekim-18Ekim)



5783 ibrani tarihi ile kutladığımız yeni yıl ve hemen arkasından gelen (Yom Kippur) kefaret günü olan af dileme günümüz ile, hepimiz önümüzdeki yılın yaşam sayfasında yazılı olmak için dua ederken, bir yandan da geçtiğimiz yılı gözden geçirerek kendimize ait manevi anlamdaki davranışlarımızın muhasebesini yaptık. Birbirimizi kırdıysak birbirimizden özür diledik, ve rahatsız olduğumuz herhangi bir davranışta bulundu isek o davranışımızın üzerinde düşündük belki...


Kısaca her kişi kendi içinde bir hesaplaşma yaşadı.

Tüm dünyadaki Yahudi cemaatleri yahudi takvimini bilir ve takip eder, amacım burada yahudi takviminden bahsetmek değil, amacım yahudi kökenli kişiler için çok önem taşıyan geçtiğimiz günlerden 18 Ekim e kadar geçen sürede bu kutsal bayramları kutlar iken, ruhani olarak bu bayramlar bize neler düşündürdüyü azıcık irdelemek.


Eylül ayında Roshana ile başlayan bu kutsal günlerde geleneksel lezzetli yemekler pişirdik, sofralarımızı donattık, evlerimizi daha bir özenle temizledik ve çiçeklerle bezedik.


İbranicede –YasarHara- dediğimiz, İslamiyette ise Gıybet, Türkçe’de dedikodu..

Dedikodu gerçekten baldan tatlı mı?


Peki, iç dünyamızda nasıl bir temizlik yaptık acaba? Geçekten iç dünyamızda yaptığımız temizlik ve hesaplaşma yeterli mi?


Kippur günü (Kefaret günü) nehir kıyısına gidip sembolik olarak nehre taş atarak (Tachlıch) ile günahlarımızdan arınma seranomisini gerçekleştirirken, etrafımın sonbaharın renkleri ile bezenmiş ağaçlarının yapraklarınn hafif esinti ile çıkardığı uhrevi sesler, bulutların ve batmakta olan günün nehrin üzerinde yarattığı doğanın mucizesi şekillere bakarken, yaşadığım ve aldığım her nefes için şükrettim, nehrin durgun sularına attığım, günahlarımı temsil eden taşların, suda halka halka hareler yaparak suyun içinde kaybolmasını seyrettim, ve bir birey olarak 2022 yılını kendi açımdan gözden geçirdim. Hatalarımı, egolarımı, insan ilişkilerime bakarken kendimi daha farkında olmaya ve ilişkilerimde daha hassas olmaya, kalp kırmamaya ve terazimi her zaman adaletli kullanmaya söz verip , ağaçların arasındaki dar patikadan eve dönerken, tüm dinlerde ve felsefelerde yazan ve yapılmaması için uyarıldığımız bir kural geldi aklıma.


İbranicede YasarHara dediğimiz, İslamiyette ise Gıybet olarak adlandırılan, tüm semavi dinlerde insanlara yapmamaları gereken bir eylem olarak adlandırılan, Türkçemize ise ‘Dedikodu baldan tatlıdır’ diye yerleşmiş olan eylemi düşündüm.


İlk evliğimde kayınvalidem, nurlarda yatsın kendisini çok severdim ‘Çela, asla kimse için konuşmaz ve sevmez konuşmayı’ diye pek bir övünürdü benim ile. O zamanlar yirmili yaşlarda olan ben neden bunun bu kadar önemli olup dile geldiğini kavrayamamıştım.


Çünkü kendimi bildim bileli başkalarının konuşulduğu toplantılardan başağrısı ile ayrıldığımı ve zaman içinde gittikçe o gruplarla ilişkimi kestiğimdi.


Dedikodu- Gıybet-Yaşarhara- iyi niyetle dahi olsa kişilere çok zarar veren, ve kişilerin özel alanlarına girilen bir eylem.


Nasıl ki kimsenin evine izin almadan giremez isek kimsenin hayatına da hiçbirimizin girmeye hakkı yok.


Ve tüm dinlerde günah olarak kabul edilen bir eylem.


Bazı toplumlarda, dedikodu, yani diğer insanların hayatını konuşmak, didiklemek, yorum yapmak sosyal hayatın olağan bir parçası haline gelmiş, normal karşılanan bir olgu iken, bazı toplumlarda ise kabul edilemez, ayıplı bir eylem, bir tabu olarak kabul ediliyor.


Kanada’da birbirinden farklı iki bölgede yaşarken gözlemlediğim insanların burada sadece kendi yaşantıları ile ilgilenerek, literatürlerine dedikodu kelimesini sokmayarak günlerini okuma, çalışma, spor ve sanat ile doldurdukları...


Üretken ve sevgi dolu günler ve insan ilişkileri dileği ile,

Massueville’den sevgiler..

Rahel-Çela




















Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page