CANIM SIKILIYOR DİKKAT DİKKAT…

Biraz canım sıkılır gibi oluyor ellerim hemen kumandaya gidiyor. Açıyorum gönlüme göre bir program seyrediyorum. Canım biraz sıkılır gibi oluyor elim telefonuma gidiyor açıyorum gönlüme göre bir oyun levelleri atlamaya uğraşıyorum. Hepsi önümde hazır benİm için çalışılmış başkaları beni düşünmüş o ne tatlı hayat…

Ve annemin sesi kulaklarımda çınlıyor “Sıkı can iyidir çıkmaz” Ve büyükannem geliyor gözümün önüne elinde bir etamİn rengi patates kabuğu. “Bu yaz bu örtüyü işlemeyi bitirmelisin diyor” İpliklerinin rengi ise kahvrengi ile turuncu. Öyle aykırı renkler kullanmak yok. ne ne ile uyar ise kurallar var…Babam ise beni “Doğan Kardeş” dergisine abone etmiş zaman zaman da “Jules Verne” ve “Mark Twain” kitaplarını getiriyor. Benİm aklım bebeklerime elbise dikmekte, aklım o etamin parçasına mor iplik eklemekte, kurabiye yapmak istiyorum renkli renkli ama henüz gıda boyası icat edilmemiş ki…Disney kanalları yok ki…

Can sıkıntısı rüzgarından kurtulmak için kendi imkanlarımı kullanıyorum. Hayallerim ve ben, bahçede tiyatro sahnesi kurup kendimden küçüklere dans öğretmeye kadar gidiyor. Ve bu gösteriyi büyüklere sunmak istiyorum. Eski Defterlerİmden kalan kağıtlara kuru boya ile davetİye bile hazırlıyorum…Bilgisayar programlarından kopyala yapıştır devri için daha çok zaman var…

Mini Miki hikayesinin bir çatı katında yaşayan Walt Disney’in tavan arasında onunla birlikte bulunan minik fareleri gözlemliyerek ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. Walt Disney kağıda çizdiklerinin birgün bu kadar meşhur olacağını hayal bile edemezdi. Canı sıkılıyordu muhtemelen…

Ünlü Filozof Walter Benjamin der ki “Can sıkıntısı yaşantının yumurtası üzerinde kuluçkaya yatan hayal kuşudur.” Hayaller insanın kendini keşfetmeye başladığı anda başlar ancak bu fırsatı yakalamak mümkün mü? Elbette hayır olanakların bu denli çeşitli olduğu bir ortamda yapılan araştırmalar göre sadece yedi saniye içinde dikkati bir başka yöne çekmek mümkün. Öyle yavaş yavaş hareket etmek mümkün değil.

Can sıkıntısı bir sinyaldir. Hayatı daha ilginç ve anlamlı kılmanız gerektiğini hatırlatır. Birşeylerin eksik olduğunu ve merak duygunuzun yok olduğunu da açıklar. İşte o anlarda hayatınıza anlam bulmaya, yapabileceklerinizi keşfedip senaryoda daha fazla rol almaya bakmak gerek. Kendi yazdığınız senaryoda rolleri dağıtanın da kendiniz olduğunu görürseniz, kendinize haksızlık etmez başrolde rol almayı istersiniz. Yaratıcılığı kullanmanın zamanıdır, çalışmanın filminizi ödüllü filimler listesine eklemenın zamanıdır.

Zamanı doğru kullanarak hayal gücümüz ile birleştirelim hayallerimiz bizi takip etsin…

Yazarın tüm yazıları için tıklayınız