Üç gün önce yaş günüm vardı. 13 Kasım günü uyandığımda öyle pek sevinç içinde yatağımdan kalkmadım. Kutlamaları fazla sevmem, sonuçta bir yaş daha yaşlanmıştım.
Neyi kutluyordum ki… Bir yıl daha yaşlandığımı mı? Yine de çocuklarım, torunlarımla birlikte olacaktım, kesinlikle sosyal ağlarda paylaşmayacağım bir aile fotoğrafı çektirecektik, birlikte yemeğe gidecek, garsonların müzik eşliğinde getirecekleri doğum günü pastasını üfleyecektim. Ailemle birlikte olmak başlı başına bir mutluluktu. Bir an için her bir ferdi ayrı bir ülkede yaşayan dağınık ailelerle empati yaptım. Bu Türkiyeli Yahudilerin kaderi miydi?
Sonra düşündüm, gerçekte geçmiş güne oranla sadece “bir gün daha” yaşlanmıştım. Bir yaş daha yaşlandığım salt bir izlenimden ibaretti… Teselli buldum. Kaç yaşına mı basmıştım. Arkadaşlar arası sık sık sağlık sorunlarından, tedavi yöntemlerinden söz edildiği, özetle sohbetlerin ciddi bir bölümünün “belin nasıl, uykuların düzeldi mi, tanıdığınız iyi bir doktor var mı?” gibi konulara hasredildiği yaştayım…
Ben hep “kaportada arazlar olsun ama motor aksamasın!..” derim ve rahmetli kayınpederimin “uyandığım her gün için Allaha şükrederim…” deyişini anımsarım.
Her şey gibi konuyu Google’a sormadan edemedim. Şöyle diyor; “Yaşlanma ve yaşlılık karmaşık bir olgudur. Biyolojik olarak yaşlılık hücresel düzeyde meydana gelen bir dizi hasarın birikimidir. Ancak değişikliklerin yaş ile ilişkisi oldukça zayıftır. Bireylerin yaşlandığında hangi konumda olacağını önceden bilmek mümkün değildir.” Bu nedenle biz yaşlarda en güzel temenni sağlıklı olmamızdır.
Geçmiş yıllarda, iş yoğunluğundan yaş günümü unuttuğum da olurdu. Günümüzde bunu unutmak mümkün mü? Daha uyanmadan telefonumda sayısız mesaj bana, “Happy Birthday” diyor, her türlü insanın içini ısıtan emojiler yollanıyor. Sonra gün boyu bu güzel dileklere cevap vermek, en azından bir “like” yapmakla saatler geçiyor. Haşa şikâyet etmiyorum, teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz…
Ben bir sıralama yaptım; yakınlık derecesine göre “Facebook arkadaşlarına” sadece emojiler göndermek ve “Happy Birthday” yazmak olası, bir tanışıklık varsa bir iki cümle ilave ediliyor, sağlık, huzur ve mutluluk dileniyor, dostluk derecesine göre Whatsapp’tan özel mesaj atılıyor. Ve en yakın dostlar telefon açıyorlar. Açıkçası beni telefonla arayanlar içimi bir farklı ısıttı, hiçbir şey bire bir temasın yerini tutmuyor. Bu bir saptama, sakına kimse alınmasın; yaş günümü kutlayan, beni hatırlayan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. İyi ki varsınız.
Beni en çok şaşırtan kayıtlı olduğum ve bir ölçüde sağlığımı borçlu olduğuma inandığım “sportcenter”den yaş günü hediyemi almam için bana gelen mesajdı. Daha da şaşırtan bağlı olduğum sağlık kurumu Maccabi’den geleniydi. Bana ismen “Mazal Tov” temennisinde bulunduktan sonra bu özel günüme bir gülümseme daha ilave etmek adına bir şarkı gönderiyorlardı. Linki aktarmak istiyorum:
Bu uygulamanın sadece şahsıma özel olmadığını tabi ki biliyorum. Ancak devletin her bir vatandaşı ile bire bir sıcak teması “iyi ki bu ülkede yaşıyorum” dedirtiyor.
Bu hafta ne fazlasıyla canımı sıkan Eurovision Linet skandalı, ne İstanbul’da sadece Erdoğan’ın konutlarından birinin fotoğrafını çektiği için tutuklanan günahsız İsraelli bir çiftten, ne de hakkında sayısız köşe yazısı, söyleşi, inceleme yayınlanan son derece başarılı ve Türkiyeli Yahudiler açısından azıcık abartılı da olsa büyük sevinç ile karşılanan “Kulüp” dizisinden söz etmedim. Kusuruma bakılmaya…
Comentarios