(Yazarı sesli dinlemek için tıklayınız)
‘Brexit is Brexit’’ diye buyurmuştu Boris’den bir önceki İngiltere Başbakanı, Theresa May. Bir başka deyişle: 2016 referandumu artık geride kaldı, Birleşik Krallık vatandaşlarının % 52’si Avrupa Birliğinden ayrılma yönünde oy kullandılar, buna alışalım ve geleceği planlayalım.
Fakat Brexit hamilelik gibi ya var, ya yok değil! Uzun ince bir sürece girdi her iki taraf. Ne tam boşanma, ne de evlilik, belki uzun vadeli flört…
Bu aralar kamyon sürücüsü sıkıntısından ve Noel’e yeteri kadar hindi yetiştirememe riskinden dolayı Brexit’e karşı olanlar (Avrupalıların ve Beyaz Türklerin ezici çoğunluğu) suçu büyük ölçüde referandum sonucuna bağlıyorlar. “İşte, gördünüz mü? Avrupa’dan kopmanın cezası budur: Hemşire eksikliği de yaşayacaklar, garson da bulamayacaklar”.
O kadar net değil! Bu aralar istasyonlarda yeteri kadar yakıt bulamamaktan dolayı uzayan kuyrukları inceleyelim:
· Ağır vasıta şoförlerinde İngiltere’nın açığı 100,000 civarında. Fakat 40.000 kadar “sürücü adayı” Covid’den dolayı sınavlara giremediler. Ben de “yazılı”yı Aralık 2020’de geçtikten sonra “direksiyon” imtihanı için 6 ay beklemeye mecbur kaldım. Bu sıra 2022 başında sona erer.
· 25.000 kadar Doğu Avrupa’lı ağır vasıta sürücüsü yurtlarına döndüler. Bir kısmı sterlinin Euroya göre kayıplarından dolayı, bir kısmı da gümrüklerde bekleme sıkıntısından…
· İngiliz hükümeti hızla 5000 şoföre vize çıkartma kararı aldı.
· Yetmeyecek, 25.000’e kadar çıkabilir. Fakat Avrupa’da da sürücü darlığı var, etkisi ümit edildiği ölçüde olmaz.
· Rafinerilerde üretim problem olmadığına göre panik satınalmanın 3-4 hafta içinde bitmesi bekleniyor.
Londra’da yaşayan bir Avrupa vatandaşı olarak Brexit’e karşı yürüyüşlere katıldım, bayrak salladım, yazılar döşedim. İstediğimiz “2nci referendum”, 2019 seçimlerini Boris Johnson’un ezici çoğunluk kazanmasıyla suya düştü. Kaderimize razı olduk.
Fakat kabul etmeliyim ki Avrupa Birliği’nden ayrılmanın olumsuz sonuçları henüz İngilizlerin yaşamlarına tam etki etmedi. 2021 başı itibariyle değişen yasal çerçeve yavaş devreye giriyor.
Orta ve uzun vadede Avrupa Birliği’nin 450 milyonluk nüfusu ve 15 trilyon $ milli hasılası ile Birleşik Kırallık’ın 67 milyonu ve 3 trilyonu kıyaslanamaz. A.B. müzakerelerde ağırlık taşır. Her ne kadar ürün alışverişinde ayrılıktan önceki statüko aynen devam ettirilse de finansal kesimde görüşmeler sonuçlanmadı ve durum berraklığa kavuşmadı:
· Bir araştırmaya göre Londra’da etkin 440 finansal kurumun hemen tamamı Avrupa’da ofis açtılar veya eleman gönderdiler.
· İngiltere’den kaçan toplam sermaye $ 1,5 trilyon tahmin ediliyor.
· Fakat bu tutar toplamın yalnız % 12’si.
· Dublin’e, Frankfurt’a, Paris’e, Lüksemburg’a giden para, istihdam ve yetenek de önemli, fakat hiçbir Avrupa başkenti henüz Londra’nın yerini alamıyor.
· Öte yandan Amerika’ya ve Asya’ya açılma politikasıyla; New York ve Hong Kong ile sermaye davetinde rekabetçiliğiyle; yeni teknoloji şirketlerinin Londra’da daha rahat yatırım bulmaları avantajıyla; likidite, beşeri sermaye, ve finansal ekosistemiyle Londra’nın geleceğini garantili görenler çoğunlukta.
Brexit’in sonuçları henüz ortada. İngiliz hükümetleri sert oynarlar ve Avrupa ile ilişkilerini yokuşa sürerlerse Kuzey İrlanda’nın İrlanda Cumhuriyetine katılma arzusu depreşir (şimdiden nüfusun % 55’i istiyor). İskoçya’nın Birleşik Kırallık’dan kopma hissiyatı yükselir. Bu olumsuzlukları ABD ile serbest ticaret anlaşması veya Asya’dan gelecek iş hacmi ile kapatmaları mümkün değil.
Buna karşın A.B. ile uyumlu ve dirsek göstermeyen siyaset sayesinde hem İngiliz milliyetçilerinin arzuladıkları “bağımsızlık” yalanı dökülür, hem de ileride bir başka hükümet (İşçi Partisi ?) ilişkileri daha güçlü raya oturtmak isteyebilir.
Bu macerada “Az Brexit karar, çok Brexit zarar” diyebiliriz.
Comments