top of page

Birlikken güçlüyüz




Pesah’ı geride bırakmamızla birlikte duygusal ve düşünsel açıdan yoğun bir süreç başlar. Naziler tarafından kurulmuş ölüm çarklarında yok edilmiş altı milyon dindaşımızın yasını tutarken, uygulanmış insanlık dışı vahşeti, hayattan nasıl koparıldıklarını yaşama tutunabilen şanslıların tanıklıklarından dinliyor, Varşova Gettosunda bir avuç gencin kısıtlı olanaklarıyla güçlüye karşı direnişini anıyoruz.


Bu yıl da Auschwitz –Birkenau’da dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmiş 13 bin kişinin ve 42 Holokost kurtulanının katılımı ile düzenlenen töreni anında TV’lerimizden izledik. Kafile, ellerinde mavi-beyaz bayraklarla Auschwitz –Birkenau arasındaki yıllar önce benim de katıldığım “Yaşam Yürüyüşü”nde ilerlerken, toprağına yüzbinlerce insanın kanının karıştığı bu lanet mekânın semalarında aynı anda İsrael Hava Kuvvetlerine ait uçakların uçmasının taşıdığı anlamı açıklamama gerek yok sanırım.


Birkaç yıldır başlatılan “Zikaron BaSalon” (Salon’da Bellek) projesi Şoa gerçeğini neredeyse evlerimize taşıyan ve giderek gelenekselleşen bir girişim... Anma etkinliğini törenlerden daha küçük forumlara taşıyan bu etkinlik süresince mahallelerin sosyal alanlarında, okullarda, hatta evlerde bir Holokost kurtulanının veya Holokost tarihi uzmanının katılımı ile oluşan samimi forumlarda konu her boyutuyla tartışılıyor, Holokost kurtulanlarının çocukları ve torunları deneyimlerini paylaşıyorlar.


Yazımı kaleme aldığım bugün, yine çok önemli bir tarihin “Yom AZikaron”un arifesindeyiz. Yarın akşamdan itibaren sirenlerin çalmasıyla birlikte 24 saatlik bir matem sürecine girecek, ülkenin ve halkının güvenliğini sağlarken yaşamını yitirmiş ve terör kurbanı olmuş 24213 kişiyi anacağız.


Mezarlıklar ziyaret edilecek, sevdiklerini yitirenler acılarını her gün olduğu gibi, o gün de bir kez daha yaşayacaklar. Bu mezarlık ziyaretlerine halkın, hükümet ileri gelenlerinin ve bakanların dayanışma göstergesi olarak ailelerin acılarına ortak olması, orada gerçekleşen törene katılması adettendir.


Oysaki bu yıl, yani İsrael’in kuruluşunun 75. yılında aileler siyasetçilerin mezarlığa gelmelerine karşı çıkıyor, bu matem gününe siyaseti karıştırmaksızın yitirdikleri canların mezarları başında acılarına kapanmak istiyorlar. Sebebi, günümüz hükümetinde bakanların bir kısmının aşırı dindar kesimden oldukları için askeri görevde bulunmamış kişilerden oluşması…


Bu kesimden siyasetçiler ailelere dert ortağı olabilir miydi? Oysa mezarlarda yatanlar, İsrael ordusunun bir askeri olarak düşmana karşı ülkesini savunurken yaşamını yitiren kiminin oğlu / kızı, kiminin babası, kiminin de sevgili eşiydi.


Siren sesi ile başlayan “Yom AZikaron”da İsrael savaşlarında ve terörde yaşamını yitirmiş 24213 kişinin yasını tutacak, sevgiyle anacağız. 24 saatlik bu sürecin ardından, yastan neşeye geçiş yapıp, günün kararmasıyla “Yom HaAtzmaut” (Bağımsızlık Günü) sevincini yaşayacak, İsrael’in kuruluşunun 75. yılını kutlayacağız.


Her yıl olduğu gibi Yeruşalayim’de Herzl Dağında, Theodor Herzl’in mezarının bulunduğu geniş alanda düzenlenecek askeri törenlerle matemden neşeye geçeceğiz. İsrael’in 12 kavmini temsilen 12 meşale her biri kendi alanında ülkesine büyük katkılarda bulunmuş 12 değerli kişi tarafından yakılacak. Konserler, ışık gösterileri ve rengârenk havai fişeklerle tam bir bayram havası yaşanacak.

“Yom HaAtzmaut”ta yakalanacak birlik ve beraberlik ruhunun, son dönemlerde İsrael halkında oluşan kutuplaşmaya son vermesini umuyor, birliğimizi korumayı başardığımızda güçlü olabildiğimize inanıyorum.


Yom HaAtzmaut Sameah…











Commentaires


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page