top of page

Binamızın sığınağından gözlemler…


 

Bu yazımda İsrael-İran savaşından bahsedeceğim haliyle… Yaşadığımız son günlerde bu konunun dışına çıkmak, farklı bir şey düşünmek, ileriye yönelik planlar yapmak ne mümkün…

 

Hepimiz haberlere odaklı günler yaşıyoruz. Her birimiz gün boyunca yorumlar okuyor, dinliyor, gelişmeleri an be an takip ediyoruz. Her birimiz İran coğrafyasının, nükleer santrallerinin, düşmanın sahip olduğu füze türleri ve teknolojik yapıları hakkında bilgi sahibi olduk. İran’dan üzerimize yağan füzelerin hangilerinin daha büyük yıkıma yol açtığını maalesef deneyimleyerek, yani hedef olarak öğrendik.

 

Dünyanın en pahalı ve yüksek teknolojisine sahip B2 uçaklarının bölgemize doğru yola çıkmasını gözler olduk. Yüksek tahrip gücüne sahip patlayıcılar taşıyan bu uçakların bölgemiz semalarında İran’ın İsrael’i yok etme tehdidini önlemeleri beklentisi içine girdik.

 

Ve nihayet İsrael-İran savaşının onuncu gününde, bu sabaha karşı ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini bombaladığı haberiyle uyandık. Aradan birkaç saat geçmedi… İran’dan yağan çok sayıda füzeden biri evimizin çok yakınlarına ulaştı, ciddi yıkımlara sebep oldu.

 

Önümüzdeki günlerin nelere gebe olduğunu tahmin etmek çok kolay değil. Ben şu günlerde yaşadıklarımıza ait duygu ve izlenimlerimi oldukça mikro açıdan sizlere aktarmak istiyorum. Şöyle ki; bu bakış açısından binamızın altıncı katının 23 no’lu dairesinde yaşayan bizler ve apartman sakinlerinin bir panoramasını çizmeye çalışacağım…

 

İran’a karşı operasyonun başladığı 13 Haziran Cuma sabahından beri günde birkaç kez, genelde uykumuzun en derin saatlerinde, telefonlarımıza gelen tehlike uyarısının ardından, hızla altı kat merdiveni iniyor, apartmanın yeraltındaki ortak sığınağında komşularımızla bir araya geliyoruz.

 

Dokuz katlı binada yukarıdan aşağılara inerken, gençler apartmanın gedikli yaşlılarının kapısını çalıyor, sığınağa güvenle inmelerine yardımcı oluyorlar. Sirenlerin acı seslerinin duyulmasıyla sığınağın ağır metalden kapısı gürültüyle kapanıyor.

 

Sığınağın hemen sol tarafında minderlerin üzerinde uykuya devam eden çocuklar… Binanın gençleri, yaşlıları, boy boy evcil hayvanları hepsi bir arada… Kurulmuş iki televizyondan ve telefon cihazlarımızdan İran’dan yağan füzelerin Rus Ruleti misali nerelere isabet edip hasar verdiğini takip ederken, binamızın gençleri su ve meyve suyu dağıtıyorlar.

 

Bulunduğumuz ortam ve koşullar keyifleri zerre kadar bozmuyor. Kahkahalar atılıyor, sohbetler ilerliyor. Yürümeyi yeni keşfetmiş sarışın bir bebecik ortalarda dolaşıp gülücükler dağıtıyor. Siren sesine bir türlü alışamayan köpeklerden biri endişeli serzeniş sesleri çıkarıyor, bir diğeri masum gözlerle yanaşıp okşanmayı bekliyor. Günde birkaç kez tekrarlanıyor bu ortam…

 

Günler geçtikçe 34 dairenin tüm sakinleri daha da kaynaşıyorlar. Ufak çocuklu genç çiftler yaşadığımız bu zor günleri hem çocuklar, hem de yetişkinler için olumluya dönüştürmeye çalışıyorlar. Tabii ki olanaklar ölçüsünde…Akşam saatlerinde sığınakta çocuk filmleri oynatılıyor, apartman lobisine minderler serilip pilates yapılıyor…

 

Güvenlik uyarıları doğrultusunda evden fazla uzaklaşmak mümkün değil. Malum yuvalar, okullar kapalı… Çocukları oyalamak gerekiyor. Onun da çözümü bulundu; sabah saatlerinde arka bahçemizdeki geniş çimenlikte üç tane büyük boyutta şişme havuz kuruluyor. Çocukların suya girip çıkarken sesleri ve kahkahaları bize kadar ulaşıyor açık penceremizden…

 

Bu hafta Şabat girmeden apartman WhatsApp’ından duyuru yapılıyor; “Herkes bir şeyler getirsin, Şabat’ı birlikte karşılayalım” deniyor. Ve ardından çimende masalar kuruluyor…

 

Bu dayanışma, iyimserlik ve yapıcılık hali tabii ki sirenlerin çalmasıyla, sığınak çıkışında yıkım ve yaralı haberlerinin alınmasıyla sık sık üzüntüye dönüşüyor… Bir anda evsiz kalanların sayısı giderek çoğalıyor. İnsanlar her şeylerini kaybetmelerine rağmen, hayatta kalabildiklerine seviniyorlar…

 

Yazımın ilk cümlelerinde İsrael-İran savaşından bahsedeceğim derken, aslında bu savaşın başladığı günden beri gördüklerimi, duyumsadıklarımı, genellikle de apartman sınırları içinde geçen son günlerimizin izlenimlerini paylaşmak istemiştim sizlerle.

 

Bu halkın zorluklarla nasıl baş etmeyi bildiğine, olumsuzluklardan nasıl küçücük de olsa bir olumlu yaratmayı başardığına, zor zamanlarda birlik ve dayanışmayı nasıl sağladıklarına tanık oldum. Onlardan çok şey öğrendim…

 

Ülke dışında mahsur kalan 150 bin kadar İsraelli’nin bir an önce savaş halindeki ülkesine dönebilmek için her yolu zorlamaları, dönebilen yedek askerlerin (miluimlerin) hemen askeri kıyafetlerini giyip görev başına koşmaları da aynı birlik ve dayanışmanın sonucu değil mi?

 

Daha güzel günleri ve gelişmeleri paylaşmak dileğiyle…

Aşağıda sığınaktan bir görüntü

 

Nelly BAROKAS


İYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.







 

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page