top of page

Bağımsızlık Savaşında kayıp David’in hikâyesi


Geçtiğimiz günlerde Rekaneti Huzur Evi, Ohel Avraham Sinagogunda düzenlenen bir anma törenine davetliydim. Bu tören İsrael Bağımsızlık Savaşında ölen 76 Türkiyeli asker anısına düzenlenmişti.

Balkan Savaşlarında Osmanlı ordusunda yaşamlarını yitiren Yahudi askerler anılır, Çanakkale Savaşında canlarını verenler de… Aşağıdaki alıntı bunu doğrulayan bir haber…

“Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Ordusu saflarında savaşırken yaşamlarını kaybeden Yahudi şehitleri için bu yıl Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu Vakfınca Acıbadem Uzunçayır Mezarlığındaki anıt mezarda bir tören düzenlendi.” (30.Mart.2017,Şalom).

Türk Dil Kurumuna göre kutsal bir ülkü ve din uğruna ölmek anlamına gelen “şehit” olma kavramının Yahudilikte kullanılmaması gerektiği dışında bu tür anma törenlerini saygı ile karşılıyorum. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun ölen dindaşlarımızın yad edilmeleri - “biz de bu ülke için kanımızı akıttık” olgusunun vurgulanması amacını taşımanın yanı sıra- en basitinden atalarımıza bir vefa borcunun ifadesidir.

İsrael’de ise Yom HaZikaron gününde bütün İsrael savaşlarında yaşamını yitirenlerin tümü hep birlikte anılırlar. O gün ulusal matem günüdür. Rekaneti Huzur Evinde Türkiyeli Yahudiler anısına Yom HaZikaron dışında bu tür bir törenin düzenlenmesi ise oldukça anlamlıydı. Projenin yaşama geçirilmesinde öncülük eden Berti Ventura gelecekte bütün İsrael savaşlarında hayatlarını kaybeden Türkiyelilerin isimlerini belirleme yönünde çalışmaların yapılacağını ifade etti.

76 asker anısına -ki bence sayıları çok daha fazladır- düzenlenen törende beni en çok etkileyen, ölenlerin aileleri adına bir konuşma yapan Yaakov Avigdor’un sözleri oldu.

1948 yılında ailesinden ayrı olarak İsrael’e aliyasını yapan Yaakov Avigdor’un abisi David Avigdor 20 yaşında Mishmar HaYarden’de görevli birlikte savaşırken yaşamını kaybetti. Kendisi hakkında hiçbir bilgi alınamadı, nerede, nasıl ölmüştü bilinemedi?

Kardeşi Yaakov Avigdor anne ve babası ile birlikte bir süre sonra İsrael’e göç etti. Bir gün yakinen tanıdığı Yad Lebanim Genel Müdürü İtshak Neeman, Bağımsızlık Savaşında, Mishmar HaYarden’de ölen 101 asker anısına bir anıt yaptırıldığını kendisine bildirdi ve açılışa davet etti.

Bir Yom HaZikaron günü, dönemin Devlet Başkanı Ezer Weizman anıtı ziyaret etti. Weizman’ın yanında yaşlıca iki kişi daha vardı. Bunlardan birinin David Avigdor’un birlik komutanı, diğerinin de askerde en iyi arkadaşı olduğunu öğrenince Yaakov nerede ise bayılacaktı. Yaakov edindiği bilgilerle abisi hakkında İsrael televizyonunda da gösterilen bir belgesel filim çekti.

Birkaç yıl sonra Yaakov Avigdor Savunma Bakanlığından bir telefon aldı, 57 sene sonra abisinin cesedi Rosh Pina yakınlarında bulunmuştu. Orada düzenlenen törende de dönemin Askeri Başhahamı İsrael Weiss hazır bulundu. Weiss ile ne konuştuklarını soran gazetecilere Yaakov Avigdor; abisinin bir mezarı olmasının huzuru içinde olduğunu ve rüyasının gerçekleştiğini söylemişti.

Türkiye’den 1948 yıllarında ve öncesinde İsrael’e aliya yapan 35 bin civarında Yahudi için, devlet makamları nezdinde göçü önemsizleştirmek adına, hep söylene gelen basmakalıp bir ifade vardır: “Gidenler fakirlerdi, daha iyi bir gelecek elde etmek için gittiler” Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü, Rıfat N.Bali, sh.256).

Oysa gidenler zamanı geldiğinde vatansever duygularla savaşmayı bilmişler ve İsrael’e en kıymetli varlıklarını, canlarını vererek bu ülkeye sevgilerini kanıtlamışlardı.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page