Sosyal Medyada Umut ve Sahtelik
top of page

Sosyal Medyada Umut ve Sahtelik


(Yazarın yazısını sesli dinlemek için tıklayınız)

Başarılı bir sosyal medyacı olmadığım kesin. Twitter’de yokum: Ani ve kontrol edemediğim tepkilerden uzak kalmaya çalıştığım için. Instagram bana uzak: Gönderecek o kadar resmim çekilmedi bugüne kadar. Tik Tok’ları veya Snapchat’leri hiç konuşmayalım bile.

Facebook’da biraz varım: Uzakta kalmış dostlarımın neler yaptıklarını izlemek ve kendi yaşamımdan küçük kesitler vermek için.

En aktif olduğum alan, hiç şüphesiz Whatsapp. Hala anlamış değilim bunca yıl tonla para vererek uluslararası konuşma imkanı sağladıklarımızla aniden bir kuruş ödemeden dakikalarca, saatlerce sohbet etme imkanını bize sağlayan şirketin bu maliyetleri nereden çıkaracağını.

Facebook’a ait olduğunu biliyorum tabii, hatta 22 milyar $ ödeyerek aldığını da. İşte hayatımın sorgulamalarından ve yanlışlarından bazıları: Facebook neden bu kadar parayı gelir getirmeyen bir şirkete yatırdı? Amazon nasıl yıllarca büyük zararlar ettikten sonra devasa karlar etmeye başladı? Zoom’un nasıl bu kadar işe yarayacağını göremedim? Neden Netflix’in 150 milyon izleyiciye ulaşabileceğini hesap edip, hissesini almadım?

Halbuki eşime bakmam yeterliydi: Özellikle karantinadan beri eve gelen ürünlerin 3/4’ünü e-ticaretten sipariş ediyor. Konuşmaların % 90’ı Whatsapp üzerinden. Gecelerimizi Netflix ve başka streaming kanalları işgal ediyor. Google’sız bilgiye ulaşmaktan vazgeçtik.

Dünyanın değiştiğini geç fark ettim. İyimser gözle bakmıştım internetin patlamasına. Endişe, korku, sahtelik ve cehaletin bu kadar artacağına ihtimal vermemiştim. Yanılmışım.

Çileden çıkartıyor beni, aklı başında kişilerin gönderdikleri bazı mesajların doğru olup olmadıklarını gözden geçirme olanaklarını kullanmamaları. Üstelik bu iletenlerin bir kısmı Türkiye’nin en iyi okullarından mezun. Ortaokuldan bu yana eğitmenlerimiz bizi soruşturma, sorgulama, doğruyu arama yönünde yetiştirdiler. Şanslıydık, bundan 60 yıl önce dahi sınavlarımızda kitap açıktı. Sanki interneti keşfeden ülke bilginin ezberlenmesinin abes olduğunu biliyor ve öğrenim sistemini ona göre belirliyordu.

O halde neden açık, rekabetçi ve kolaylıkla ulaşılabilir eğitimden yararlananlar bugün bilginin, verinin, haberin doğruluğunu veya sahteliğini kontrol etmeden yaymaya devam ediyorlar? Neden bu virütik yalan dolan salgınına alet oluyorlar?

Sorduğunuzda “elçiye zeval olmaz” diye cevap veren yüksek öğrenim görmüş, okuyan, tartışan, yazanlar ayni zamanda gerçek dışı mesajları da paylaşıyorlar. Kendi mantık ve deneyim süzgeçlerinden geçirdiklerinde “bu kadarı da olmaz” diyeceklerine, yanlış ve sahtecilik dolu iletileri gönderirken “benden çıksın da, okuyanlar tepki versin” demek resmen yalancılık suçuna iştirak etmektir kanımca.

İlke olarak aşağıdaki tarz iletilere imza atanları hayatımdan silmeye karar verdim:

  • Hiç kendi özgün fikri olmayan, hep başkalarının video, düşünce veya yazılarını gönderenler,

  • Tanınmış şahsiyetlerin söylemedikleri kesin olan demeçlerini kayıt varmışçasına dağıtanlar,

  • Bu mesajların doğruluğunu check edilebilecek yüzlerce siteye (teyid.org misali) hiç danışmadan uluorta etrafı karıştıran ve zehir saçanlar.

İnternetin bu pislikleri silmekte çekimser davranması ve gecikmesi siyaseti de muhakkak etkiliyor.

Herşeye rağmen yanlış propagandanın ve yalancı politikacıların etkiledikleri bilgisiz halkların eninde sonunda karanlıktan aydınlığa çıkacaklarına inanıyorum.

Ama biliyorum ki arada yüzbinler, milyonlar boş hayallere kapılacak, hayatları kararacak ve birçoğunun yaşamları maalesef kısa kesilecek.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page