top of page

Geldi mi zamanı krizin?


Yirminci yüzyılın önemli ekonomistlerinden Milton Friedman’ın ilginç bir sözü vardır.

“Gerçek bir değişimi ancak önemli bir kriz tetikleyebilir” der. “Ve böyle bir kriz durumunda olabilecek değişiklikleri o zaman dilimindeki mevcut fikirler belirler.”

Eğer Friedman’ın teorisi doğruysa, Covid -19, kriz tanımına rahatlıkla ve rakipsiz girebilecek bir olay. Ayrıca şu anda dünyamızda birçok konuda köklü değişimlere yol açacak fikir ve gelişmelerle dopdolu. (O kadar dolu ki Korona olmasaydı da bunların çoğu zaten durdurulamazdı). Öyleyse pandemi sonrasında dünyamız değişecek mi, değişirse nasıl değişecek?

Sanırım ve ümit ederim ki birinci değişim sağlık alanında olacak. (Yüzde yirmi, ümit ederim yüzde seksen oranlarında!)

Koronaya karşı bir yandan bir aşı, diğer yandan tedavi yöntem ve ilaçları geliştirilecek. Pandemi bundan sonraki yaşantımızı değiştirse de, bugünkü kadar sınırlayamıyacak. Ayrıca ilerde kaşılaşabileceğimiz virütik ve mikrobik pandemilere karşı alınabilecek önlemler üzerinde de araştırma ve çalışmalar devam edecek.

Ünlülerimizin (TV sunucularımız, mega aktörlerimiz, futbolu sahada ve gece kulüplerinde oynayan futbolcularımız, banka genel müdürü veya yatırım danışmanı mega CEO’larımız gibi) maaşları daha normal rakkamlara çekilirken, doktor ve sağlık personellerinin maaşı hayatımızdaki önemlerine orantılı bir şekilde arttırılacak).

Öte yandan biyo mühendislik, jenetik ve DNA araştırmaları, organ yedek parçaları üretimi konularındaki ilerlemelerle insan ömrü uzamakla kalmayacak, aynı zamanda yaşlıların ve engellilerin yaşam kalitesi de yukarılara çekilecek.

İkinci değişim de, pandeminin tek tük olumlu hatırlatmalarından, -ve düzeltmelerinden – biri olan çevre konusunda olacak. Görev süresi dolacak olan Başkan Trump’ın yerine geçecek olan yeni ABD başkanının da bu konuda daha duyarlı olmasının da etkisiyle havamızı, okyanuslarımızı, kısacası bize isyan bayrağını çeken doğamızı daha fazla kollayacaktır. Bizler de dünyamızı geri dönülemeyecek durumlara sokmaktan kaçınacağız. (Bazı uzmanların belirttiğine göre atmosferdeki CO2 miktarı, biyoçeşitlilik, yeryüzündeki orman miktarı ve nitrojen ve fosfor oranı gibi katmanlarda bu seviyeler maalesef sürdürülebilirlik çizgilerini aşmış durumda.)

Ancak çevre konusunda umutlu bir gelişme de finans alanından geliyor. Borsacılar genç neslin çevre konusunda artan duyarlılığını hesaba katarak yatırımcılara ESG, (Environmental, Social, Governance) temelli şirketlere yatırım yapmalarını öğütlüyorlar. Çevreye, topluma duyarlı bu şirketlerin geleceğini diğerlerinden daha parlak görüyorlar. Hükümetler teşvik ediyor, yatırımcılar paralarını yatırıyorlar. Bu öngörü gerçekleşirse doğamız ummadığı bir yerden güzel bir armağan almış olacak.

Söz finans dünyasından açılmışken “Financial Times” gibi pek de sosyalist veya komünist eğilimli sayılamayacak bir yayın organı satırlarında yeni ekonomik dünyada servet vergisi ve asgari gelir düzenlemesi olmalı gibi ifadelere yer verirse, yarınların kaynakların daha hakça bölündüğü bir sürece gebe olduğu düşünülebilir.

Kapitalizmin dünyanın refaha giden yolunu açan lokomotifi olduğu gerçekse de, “domuz kapitalizmi” nin giderek şimşekleri üstüne çektiği de başka bir gerçek.

Kapitalizmin lideri ABD’de bile Başkan adayı Biden vergi planını 2016 yılı Demokrat adayı H. Clinton’unkinden iki misli daha radikal bir şekliyle sunmaktan çekinmezken, İsraelde hükümetten korona yardımı alıp da iki ay sonra milyonlarca şekellik dividend dağıtmaya kalkan Foks şirketi patronu ve CEO’su toplumun tepkisini görünce, devlet yardımını iade etmeye karar verdi.

Yine ABD’de halkın üçte ikisi, üstelik Cumhuriyetçilerin de yüzde 53’ü, çok zenginlerin daha fazla vergi ödemeleri gerektiğine inanıyor.

Büyük filantropların, -Bill Gates gibi- ve sosyal toplum örgütlerinin de pandemi esnasında ve sonrasında etkinliklerini arttırdıkları da gözlemlenen bir gerçek.

Tüm bu olaylarda pandeminin -bizim gözümüzü açarak- ne derece etkili olduğu tartışılabilir ancak bu gelişmelerin insanlığı daha güzel ve hakça bir dünyaya doğru sürüklediğine inanıyorum.

Gelelim krizin yol açabileceği en önemli değişime: İnsan ilişkilerine

Bir atasözümüz vardır.

Bir musibet bin nasihatten iyidir diye.

Bu musibet de tam öyle bir musibet işte.

Pandemi sürecinde pek çok insani yardım ve destek olaylarına tanıklık ettik. Bu akım uzun sürede devam eder mi? Çok şüpheli.

Bir milimetrekarelik bir alana şu anda sokulabilen 37.5 milyon transistor sayısı, teknolojik mega ilerlemelerle yüz milyona çıkartılabilir mi? Çıkartılabilirse ne olur? Bu konunun uzmanı hiç değilim, çok şey olur belki, bu arada Kanada’daki kuzeninizin skype’deki yüzünü, yarım saniye sonra göreceğinize, bekleme süreniz yarıya indirilerek yaşamınız kökünden değişir belki!..

Aklın alamıyacağı bir ivmeyle ilerleyen teknoloji ve beraberinde getirdiği sürdürülemez rekabet biraz hız keser de, toplum ve mekanizmaları teknolojik ilerlemenin bu dayanılmaz hızına ayak uydurmaya başlayabilir mi? İnsanlar arası dayanışma, altruizm, hoşgörü, barışseverlik, aynı yerküreyi ve de kaderini paylaştığımız bilinci hız kazanır mı? Ümit ediyorum ama bilemiyorum.

(Şimdilik bildiğim tek şey, ülkemdeki sürücülerin ümitlerime kesinlikle olumlu cevap vermedikleri ve tam tersine trafikteki saldırganlıklarını daha da arttırdıkları!).

Yine de ileriye iyimser bir yüzle ve ümitle bakmak için pek çok neden var.

Umarım aynı düşüncedesinizdir.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                          Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page