Bıktık, sıkıldık, bunaldık! Gezemiyoruz, tozamıyoruz, seyahate çıkamıyoruz, yemeğe ya da sinemaya bile gidemiyoruz, bütün planlarımızı iptal ettik. Özgürlüğümüz kısıtlandı, bakımsızlaştık, keyfimiz ve motivasyonumuz kalmadı. Dostlarımızı, akrabalarımızı, ofisimizi, iş arkadaşlarımızı özledik. Sürekli televizyon izliyoruz, sosyal medyayı ve bilim makalelerini takip ediyoruz, iyi bir haber var mı diye? Güzel bir gelişme duyunca seviniyoruz, ertesi gün haber yalanlanınca moralimiz bozuluyor. Peki, ne kadar sürecek bu durum? İşte onu bilmiyoruz.
Covid-19 pandemisi başladığında, bu sürecin bu kadar uzun soluklu olacağını tahmin edememiştik, belki de fazla önemsememiştik. Ama günler günleri kovaladı ve “yeni normal” dediğimiz duruma alışmak için elimizden geleni yaptık. Kendimize yeni rutinler yaratmaya başladık. Bol bol yemek pişirdik, yeni tarifler ve fotoğraflar paylaştık. Kilo almaktan korktuğumuz için, YouTube kanallarındaki bilumum egzersizleri denedik ve birbirimize tavsiye ettik. Alışverişe giderken maskemizi ve eldivenlerimizi taktık, döner dönmez de kendimizi baştan ayağa sterilize ettik. Puzzle ve bulmaca delisi olduk. Yıllardır yap-bozlara elimi sürmeyen ben bile, bir arkadaşımın zoruyla 1000 parçalık bir puzzle’a başladım.
Peki bundan sonraki hayatımız hep böyle mi olacak? İçimizde hep bir huzursuzluk, bir korku, bir endişe ile mi yaşayacağız? Sokakta yanımıza yaklaşan biri olursa ürkecek miyiz? Uçağa her bindiğimizde, “ya hastalanırsam?” diye mi düşüneceğiz. Yoksa her şey unutulacak mı? Pandemi sonrası yeni bir dünya düzeni oluşacağı konuşuluyor bugünlerde. Çoğu iktisadi ve siyasi analizin ve modelin değişmesi ve güncellenmesi gerekecek, deniliyor. 1918 yılında ortaya çıkan ve bir seneden kısa sürede 40 ila 100 milyon arasında insanı öldürdüğü bilinen İspanyol Gribi salgını sonrası normalleşme süreci ne kadar sürmüştü acaba?
Hayatımız yavaş yavaş normale dönmeye başlıyor aslında. Kadınlar için en iyi haber, kuaför salonlarının açılması oldu kuşkusuz. Saçlar boyanacak, kaşlar alınacak, manikür pedikür randevuları ayarlanacak. Kadınların işi çok anlayacağınız. Bir çoğunuzun, “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya?” dediğini duyar gibi olsam da, bu defalık sizi duymazdan geleceğim çünkü İstanbul’da 11 Mayıs’ta kuaför salonlarının yeniden faaliyete geçeceğini duymak son dönemde aldığım en iyi haberlerden biriydi.
Zaman içinde restoranlar da açılacak, okullar da… Futbol maçları da oynanacak, uçuşlar da normal tarifeli seferlerine dönecek. Sinema salonları ve tiyatrolar eskisi gibi cıvıl cıvıl olacak. Barlar dolup taşacak, alışveriş merkezlerinden torbalar dolusu kıyafetler satın alınacak. Bir başka deyişle hayat olabildiğince normale dönecek. Eksikleriyle tabi… Çünkü maalesef çok sayıda insan – özellikle de 65 yaş üstü nüfus – bu süreçte hayatını kaybetti ve her daim anılarda yaşayacaklar.
Demem o ki, her şerde bir hayır vardır. İlla ki bu Corona Süreci de bize bir şeyler öğretmek üzere başımıza geldi. Umarım ki öğreteceği ders, bizi bu kadar üzmesine değecek niteliktedir.