Matsa (Hamursuz) çok kırıntıya yol açar. Parçalama işlemi, çıkardığı çatlak sesle ve düzgün olmayan şekilsiz parçalarıyla pek önemsenmemesi gereken basit bir hareket gibi görünür. Üstelik masada sonradan temizlenmesi gereken bir sürü parçacık da bırakır.
Fakat evde kaldığımız bu günlerde sade Matza parçaları, yaşamımızın diğer küçük, çelimsiz, önemsiz olaylarına benzer tarzda birdenbire dikkat çekmeye, değer kazanmaya ve günlük rutinimize katkıda bulunmaya başladı.
Coronavirüs ile savaşta evde kalmayı nasıl algıladığımıza bakar! Ev zaten küçüktü (bizimki 54 m2) bir de günler, haftalar geçirdiğimizde iyice daralmış, bunalmış mı oluyoruz? Yoksa kapıları kapattığımızda yatak odası ayrı bir aleme mi bürünüyor? Oradan oturma odasına yolculuk, yeni bir ülkeye varmışız gibi mi görünüyor ruhumuza?
Kişisel açıdan son haftaların hapishane etkisi bırakmadığını itiraf etmeliyim. Ev temizliği, yeni yemek çeşnileri, okunmamış kitaplar derken günlük programımızı derli toplu düzene soktuk.
Fakat en büyük katkıyı İngiltere’de parklara günde bir kez çıkma serbestiyeti yaptı. Birdenbire herkes koşucu veya bisikletçi oldu. Yüzbinlerce Londralı haftasonu güneşinden yararlanarak yeşil alanlara akın etti. Fakat hükümetin talimatları doğrultusunda hiç kümelenmeye yol açmadan. İki-üç kişilik gruplar dahi en az 2 metre aralıkla konuşurlarken, koşanlar veya bisikletliler mesafeli ve hatta çapraz kalmaya gayret ettiler.
Son bir aydır en ufak sosyal sorumluluktan yoksun durumdayım: Ne müze ziyareti, ne resim/heykel galerisine gitme, ne konser veya sinema, ne arkadaşlarla buluşma ve yemek randevuları olmaksızın … belki de yaşamımın en özgür günlerini geçiriyorum. Torunlarla ve dostlarla bir araya gelememenin getirdiği üzüntü yanında kendimize ayırdığımız saatleri iyi değerlendirdi isek yeni bir başlangıç bile yapmış olabiliriz.
Bir hedef belirledim: Mayıs sonuna kadar kontrollü olarak 4 kilo daha kaybedeceğim (80’den 76’a). Genel sağlığa destek olmak için içkiyi azaltmanın yanında ulusal bağışıklık gayesine hizmet için hergün 2 saat boyunca civardaki tepelere sıkı yürüyüşle tırmanıyor, bayır aşağı tırısa kalkıyorum. Ondan sonra bir tepe daha: Çık, in. Nasılsa zamanın var.
15 gün kadar önce halk henüz sosyal mesafelenme konusunda yeterli duyarlılığa sahip değilken, kaldırımda üstüme üstüme gelenleri (veya bana öyle geliyordu) kuru öksürüklerle uyarmaya çalışıyordum. Bugün artık gerek kalmadı, ayni yanda yürüyenler nefes nefese kaldığımı gördüklerinde kendilerini yolun karşısına atıyorlar.
Kritik yaş kategorisinde olmama rağmen bu krizi olumlu bir yaklaşım ile karşılama niyetindeyim. Hastalananlar, ölümler, fakirlik, işsizlik, aileden ve dostlardan uzak düşenler, gençlerin kararan geleceği, yaşlıların sarsılan sağlığı, yaşamımızı allak bullak etti.
Fakat stres, kaygı, korku, sıkıntı, devamlı haber ve ölüm sayısı izleme bağışıklık sistemimizi zayıflatıyorsa, ki bilimsel olarak kanıtlanmıştır, bir süre için kopmaya çalışalım.
Küçük dünyamıza, kırıntılara ve hayallerimize dönersek, sosyal medyanın da yardımlarıyla bu günleri atlatırız.