Boris ve Bibi
top of page

Boris ve Bibi


Pazar (29.03) günkü konuşmanın (https://www.youtube.com/watch?v=-7bqV4RUzgk) yol açtığı sorulardan biri de İsrael ile İngiltere’nin Coronavirüs mücadelelerindeki farklılıkları ve hangi nedenlerden kaynaklandığı.

Her ikisi de bilimsel metodolojiye inanan ve matematik modelleri geliştirmede uzmanlar yetiştiren ülkeler. O halde niçin Yeruşalayim, Londra’ya göre daha hızlı kararlarla bir an önce hem sınırlarını kapatma hem de eve kapanmayı devreye soktu.

Tedbirlerin arasındaki farkları kıyaslayalım:

  • İsrael – Sınırları, hava ve deniz limanlarını yolcu trafiğine hızla kapattı. Market ve sağlık kurumları dışında dükkanlar kepenk indirdi. Toplu buluşmalara karşı polisiye kararlar aldı. Evden 100 metreden daha uzağa çıkılmasını yasakladı. Akıllı telefon üzerinden izleme başlatıldı.

  • İngiltere – Kapatma uygulamasına gecikerek karar verdi. Arada “sürü bağışıklığı” sisteminin başarısını bekledi. Polisiye tedbirlere yer vermedi. Restoran, pub ve sinemalar kapatıldı. Evden yürüyüş, koşu veya hareket etmek için çıkmak serbest. Akıllı telefonla takip uygulanmıyor (veya açıklanmıyor).

Bibi’nin neden Boris’den daha kaygılı olduğunu, neden bir an önce ülkeyi karantinaya alma gereğini duyduğunu ve neden kararların uygulanmasında polisi devreye soktuğunu incelersek şu sonuçlara varırız:

  • Yüzölçümleri – İsrael’in yüksek nüfus yoğunluğu (Birleşik Kırallık – 274/km2, İsrael – 416/km2, Filistin yönetimi 827/km2) dar bir haritada virüsün bulaşma hızının çok daha hızlı olacağını kanıtlar.

  • Salgına Yakalanma Riski Yüksek Topluluklar – İsrael’de özellikle dindarların toplu ibadetlerini veya düğünlerini yasaklamak ancak hükümetin alacağı kararlar ile uygulanabilirdi. İngiltere ise cemaatler veya toplu buluşmalara gidenler devlet otoritesine daha sadık. Hükümetin tavsiye kararını ciddiye almaya eğilimliler.

  • Ada Olmanın Getirdiği Rehavet – İngiltere havaalanlarını ve limanlarını kapatarak virüsün yayılma olasılığını yavaşlatabileceğini zannetti. İsrael de belki bir “ada” fakat Ortadoğu’da hastalık ve bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunun bilincindeler.

  • Savaş Deneyimleri – İngiltere anavatanında 80 yıldır bomba, roket veya toprak kaybetme kaygısı yaşamamış bir ulus. Tek tük cihat saldırıları veya öldürmeler dışında güven içinde yaşamışlar. Geleneksel İngiliz serinkanlılığı da eklenirse riskleri çok fazla abartmamak alışkanlık halinde. İsrail halkı ve hükümeti ise devamlı savaş, ölüm veya yaralanma tehlikesi içinde olduğundan olası risklere karşı hızlı değerlendirmede uzmanlar.

  • Özgürlük Sevdası – “Demokrasinin Beşiği” addedilen Birleşik Kırallık’da Boris Johnson, vatandaşlarının özgürlüklerini kısıtlama konusunda çekimser davranıyor. Kendisi de bu hürriyetlerin korunması ve geliştirilmesini cengaverce savunuyor. O kadar ki Avrupa Birliği’nden ayrılma felsefesinin ardında “Brüksel’in baskısından kurtuluyoruz” var. İsrail’de ise gerek Bibi’nin geçmişte komando olarak emirlere uyma yetkinliği, gerekse toplumun kendi güvenliği bakımından otoriteye (hükümet, ordu vb.) karşı gelmeme arzusu kararların uygulanmasını (belki askerlik yapmayan dindarlar dışında) genelleştirmiştir.

Yukarıdakilerin dışında iki ülke başbakanlarının kişisel siyasi durumları da alınan tedbirlere etki etmiş olabilir. Boris 2019 Aralık’da 40 yıldır görülmemiş bir seçim zaferi kazandı, kendinden ve ulusundan emin “biz önerirsek muhakkak uygularlar” havasında. Kahramanı Churchill’in 1940 yılında Almanların Blitz hava saldırılarında Londra halkının dirayetini örnek alırcasına heyecanla; “Savaşırız ve kazanırız” demeçleri veriyor.

Bibi ise, hukuksal sıkıntılarının oluşturduğu yaralardan ve henüz sağlam hükümet kurmamış olmanın getirdiği zafiyetten dolayı salgın karşısında kararlılık sergilemeye ve uygulamaya mecbur.

Oysa ki Boris ve Bibi birbirlerini takdir eden ve yek diğerine yıllardır güvenen iki devlet adamı. İleride bir araya gelip bu krizi konuşacakları kesin.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page