top of page

İYT’den Latrun Gezisi


İsrael’de Türkiyeliler Birliği’nin Gezi Kolu Başkanı Soli Cenberci’nin organizasyonu ile gerçekleşen gezisinde ilkin Latrun ziyaret edildi. Latrun’da zırhlı birliklerden savaşlarda yaşamlarını yitirenler anısına yapılmış Yad LeShiryon gezildi.

Zırhlı Birlik açık hava müzesi

Yad LeShiryon’da aynı zamanda dünyanın en önemli tank müzelerinden biri yer almaktadır. Mekanda rehber, mekanın ve İsrael tarihine paralel olarak tankların gelişimi ile ilgili açıklamalarda bulundu ve bu açıklamalar lisana tam olarak vakıf olmayan yeni ole hadaşlar için İYT’li görevliler tarafından Türkçe’ye anında tercüme edildi.

Yad LeShiryon bir zamanlar Latrun’da İngiliz mandası karakol binasının bulunduğu yerde bulunmaktadır. 1940’da inşa edilen karakol binasını 1948’de İngilizler terk ettiler. Mekanı Ürdün Arap lejyonu ele geçirdi. Bu durum yolun ikiye bölünmesine yol açmıştı ve Yeruşalayim’e ulaşımı engelliyordu. Latrun’da Hagana güçlerine karşı beş saldırı düzenlendi. Bu çatışmalarda çok sayıda asker yaşamını yitirdi.

1948 yılının mayıs ayında Latrun’da Ben Nun Alef ve Ben Nun Bet harekatları gerçekleşti. Harekatlara zırhlı birliğin 7. Kıtası katıldı. Bu çatışmalar İsrael Zırhlı Birliklerinin başlangıcı sayılır. Ancak Latrun Altı Gün Savaşında Ürdün’den geri alındı. Altı Gün Savaşında Tsahal’in Latrun’u ele geçirmesi ile bu mekân zırhlı birliklerin toplanma yerine dönüştü.

Bu mekan sergilediği tank ve zırhlı araçların çok çeşitliliği ile ünlü. Bu dünyanın en zengin zırhlı savaş aracı koleksiyonu olarak sayılıyor. Bu bölümde ender bulunan araçlar ve Milhemet Atsmaut’a katılmış tanklar var.

Burada 160’tan fazla tank ve zırhlı araç sergilenmekte… Her birinin önündeki levhada aracın teknik özellikleri ve geçmişte nerede ve nasıl kullanıldığı hakkında bilgiler yer almaktadır.

Tankların yanı başında verilen açıklamalardan sonra kapalı müze ziyaret edildi. Müzede 2. Dünya Savaşında yaşamını yitiren 6 milyon Yahudi’nin yanı sıra ABD, Rus ve İngiliz ordularında 1,5 milyon Yahudi askerin de savaşa katıldığı ve aralarında general rütbesinde pek çok askerin bulunduğuna ilişkin bilgi ve görüntüler ziyaretçiler tarafından büyük ilgi ile izlendi.

Sessizlik Manastırı

Gezinin ikinci ziyaret edilen noktası yine Latrun yakınında yer alan Sessizler Manastırıydı. Manastırın hikayesi şöyle:

1879’da Karmelit Rahibeleri Latrun yakınındaki Arap köyü Amuas’tan tarım arazileri satın alırlar.

Aynı yıllarda biri buraların yerlisi, diğeri Maltalı iki Hıristiyan, Latrun tepesinde Haçlılar döneminden kalma bir manastır yıkıntıları üzerinde bir otel inşa ederler. Bu otel Yafo ile Yeruşalayim arasında seyahat edenlere hizmet vermekteydi. Çünkü o dönemlerde bu yolculuk iki gün sürerdi. 1892’de Osmanlılar Yafo-Yeruşalayim tren yolunu açınca, at arabaları azaldı, otel de satıldı.

Aynı yıllarda Eretz İsrael’e misyoner bir rahip geldi. Adı Louis Vila’ydı. Amacı Latrun’da bir manastır kurmaktı. Bu oteli satın aldı ve içinde yaşamaya başladı. Latrun’da manastır kurma düşüncesi hemen benimsendi. Çünkü Hıristiyanlar İsa Mesih’in tekrar canlandıktan sonra iki öğrencisine Latrun’da göründüğüne inanıyorlardı.

Louis Vila’ya birkaç rahip daha katıldı. Üç yıl sonra manastır inşa edilmişti bile. Aslında Latrun manastırı adını “şövalyeler kulesi” anlamında olan Fransızca “La Toron des chevaliers”nin değişime uğramasından almıştır. Rahipler, Karmelit rahibelere ait tarım arazilerinden bir kısmını satın aldılar. Zaten rahibeler tarım yapmıyorlardı. Rahipler araziye zeytin ağaçları diktiler, bağcılığın ilk adımlarını attılar, meyve sebze yetiştirdiler. Tarıma uygun olmayan topraklara da selvi ve çam ağacı türünden ağaçlar diktiler.

Rahipler su sıkıntısı çekmekteydi. Arap köylerindeki komşularıyla mesafeli duruşları zamanla değişti. Manastırda açtıkları dispanser sayesinde köylülerle yakınlaştılar. Yeruşalayim’in Latin patriği manastıra çok değerli bir kitap koleksiyonu hediye etti.

Birinci Dünya Savaşında Osmanlılar çoğu Fransız olan rahipleri kovdular. Osmanlı ordusuna asker olarak aldıkları rahiplerin hepsi çatışmalarda hayatlarını kaybettiler. Manastır Osmanlı ordusunun kışlası olarak kullanılmaya başlandı. O dönemde manastır büyük zarar gördü, değerli kütüphanesi yok edildi.

Yeni rahipler 1919’da manastıra gelmeye başladılar. 1926’da bina ek inşaatlarla genişletilmeye başlandı, inşaat 1960’da tamamlandı, Roma-Bizans tarzında bir manastır görünümüyle günümüze kadar geldi. 1948-1967 yılları arasında manastır Ürdün hakimiyeti altında kaldı. İçindeki kilise 1999’da kutsandı.

Enginar Tarlaları

Nir Banim Moşavı’nda yenilen yarı vejetaryen öğle yemeğinden sonra enginar tarlaları gezildi.

Hem İsrael’in tarihinin, hem de sosyal hayatının öğrenilmesi açısından son derece öğretici ve keyifli geçen gezinin sonrasından otobüsü dolduran bütün katılımcılar Soli Cenberci’ye olağanüstü çabasından dolayı teşekkür ederken bu tür gezilerin sık sık tekrarlanması dileklerini ilettiler.

Comments


Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page