Bu satırları yazarken duygularım karmakarışık ama paylaşmak zorunda hissediyorum çünkü onlarca kişinin bunda payı var…
Aile olarak duygusal açıdan zor geçen günleri geride bıraktık. Önce eşimin dayısı Jacques, güler yüzlü, her zaman hayata olumlu bakan, en zor zamanlarında bile söylenmeyen, çocuklarla şakalaşmayı seven, ruhu yaşından çok daha genç olan, sevenlerinin deyişiyle Cako ile vedalaştık. Kötü hastalıkla yaklaşık bir senedir verdiği mücadele sonunda Fransa’da vefat etti. Ailesinin isteğiyle cenazesi İsrael’de yapıldı. Kardeşler, yeğenler bir hafta boyunca “Avelut” (matem) sürecini Tel Aviv’de geçirdiler. Tüm aile ile zaman geçirmek, geçmiş hatıraları dinlerken bazen gülmek bazen ağlamak herkese iyi gelmişti.
Tüm aile Fransa'ya döndükten sonra eşimin teyzesinin durumunun ağırlaştığı haberini aldık ve maalesef birkaç saat içinde onun da vefat haberini aldık. Tata Evelyne, evlendikten ancak 16 yıl sonra tek çocuğunu dünyaya getirdi. Kardeşlerinin çocukları onun için yeğenden öteydi. Eşim onu her zaman anne yarısı gibi görmüştü. Evlendikten sonra bizim için de yeri ayrıydı, senede 3-4 kez bizi ziyarete gelirdi. Her seferinde herkes için özenle seçtiği bir hediye ile gelirdi. Çocuklar onunla oturup sohbet etmeye bayılırdı. Kimi zaman bir Şabat yemeğinde bazen bir doğum günü kutlamasında evimizin her zaman özel misafiriydi.
On gün içinde Fransa'daki tüm kardeşler ve çocukları ikinci bir cenaze için İsrael’de toplanmıştı. Her ikisinin de hastalıklarından dolayı çok çekmiş olmaları durumu kabullenmeye biraz yardımcı olsa da ailenin tüm üyeleri için kayıpların verdiği acı ve yakın aralıklarla vefat etmiş olmalarının şoku oldukça yoğun olarak hissediliyordu. İki kardeş birbirlerine bağlıydı, aralarında hiçbir zaman sorun yaşanmamıştı. Bir şekilde göklerden ayrı kalmamaları yönünde bir yargı çıkmıştı…
Tek başına İsrael’de başlayan yeni bir hayat. Annesiz babasız büyüyen bir genç kızın ayakta durma çabaları. Duygusal olarak inişler çıkışlar ve iş değiştirmeler, hayata tutunmaya çalışırken ağırlaşan bir depresyon... Kullandığı ağır ilaçlar nedeniyle konulan çalışma yasağı. Ödenemeyen borçlar ve içinden çıkılması imkânsız görünen bir kısır döngü. Türkiye'de yaşayan kardeşinin kanser hastalığının ağırlamasıyla hayatta tamamen yalnız kalma korkusu. Borçlar nedeniyle koyulan yurt dışına çıkış yasağı…
Tel Aviv’de yas evinde otururken beni arayan bu genç kadın, telefonda yaşam için kendine bir sebep aradığını söylüyordu. Kardeşi ile buluşması için ne yapılabilir diye düşünürken kendimi bir yardım kampanyasının içinde buldum. İsmini vermeden onu daha da zor duruma sokmadan nasıl yapabilirim bilemiyorum. Yazıyorum, paylaşıyorum ama ilk 48 saat birkaç kişi dışında geri dönüş alamıyorum. Avukatı ve onunla ilgilenen sosyal hizmet sorumlusu ile konuşuyorum. Belirli bir miktar ödememiz şartıyla yurt dışı yasağının kalkması için izin alıyoruz. Tekrar paylaşıyorum İsrael’den ve hatta Turkiye’den kişiler aramaya başlıyor. Gerekli miktarın tamamını yavaş yavaş ama büyük bir dayanışma içinde topluyoruz. Bu kadını görmeden yardım etmem diyenler de oluyor, elden teslim etmek isteyenler de, borç almasaymış diyenler de oluyor, kardeşini sorup ona da yardım isteyenler de. Bir kişi uçak bileti için kefilim diyor bir başkası cep harçlığını düşünüyor…
Elimizde gerekli miktar ile beklerken, bu yazıyı yazarken hala bürokrasi savaşını vermeye devam ediyoruz. Kardeşin hastalığı nedeniyle bir yandan zamanla yarışıyor bir yandan da yurt dışı yasağının kalkması ve uçak bileti almak için bekliyoruz.
Ölümle bir araya gelen iki kardeşin hikâyesi ile yaşamın içinde buluşma mücadelesi veren iki kardeşin hikâyesi aynı yazıda buluştu. Tanrı’nın yardımıyla en kısa zamanda sayenizde gerçekleşecek olan bu özel buluşma haberini sizlerle paylaşmayı umut ediyorum. Bir insan kurtaran bir dünyayı kurtarır diye yazar Talmud’da. Sizler bu kadının ailesi, umudu, yaşama tutunma nedeni oldunuz. Bana güvendiniz, tanımadan bu kadını kardeşiniz gibi sahiplendiniz.
Hepinize sonsuz teşekkürler ve Tizku lemitsvot… Her zaman veren tarafında olmanız dileğiyle…