Yalan söylemek üzerine – veya, “tuz kokarsa...”
top of page

Yalan söylemek üzerine – veya, “tuz kokarsa...”


Yalan hakkında her kültürde, her dilde sayısız atasözü vardır – bizim en çok kullandığımız “Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar”dan tutun, Almanların “Lügen haben kurze Beine” (= “yalanların bacakları kısadır”)’lara kadar – dahası, İngilizlerin “Lying and stealing are next door neighbors”una dek...

Bu “kısa bacaklar”ı daha yeni gördük! Tahran yönetiminin Irak’daki ABD üslerine geçtiğimiz Çarşamba sabahı giriştiği füze saldırıları sırasında düşen Ukrayna uçağının kaza nedenini bir teknik arızaya bağlaması üzerine, bunun böyle olmadığını belirten ABD’ye yönelik “Boeing firmasını kollamak” ve “psikolojik savaş sürdürmek” ithamlarına karşın, Cumartesi sabahı şu açıklaması geldi: "Ukrayna Havayollarına ait 752 sefer sayılı uçağı bu hassas ve kriz şartlarında İmam Humeyni Havalimanı'ndan hareket etti. Uçak, dönüş anında Devrim Muhafızlarının hassas askeri bir merkezine yaklaştı ve yüksekliği ile duruş şekli düşmanca saldırı yapacak gibiydi. Söz konusu uçak, bu şartlarda insani hata sonucu ve kasıtlı olmayarak hedef alınmıştır."

İşte buyrun “yatsı” namazına!... Iran halkının bu açıklamasının üzerine sokaklara dökülmesi, Devlet Başkanı’nın istifasını istemesi, dahası “devletin dediği gibi asıl düşmanımız ABD değil, ta kendisidir” (mealen) sloganlarını haykırmasına ise şaşırmamak gerek... Bu satırların yazıldığı sıralarda (Pazartesi akşamı), özellikle genç halk kesimlerinin katıldığı sokak gösterileri, Iran’ın 10 büyük kentinde bütün şiddetiyle sürmekteydi...

Bundan bir yıl gerisine gidelim... Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki kendi Başkonsolosluğuna girip oradan bir daha çıkmaması üzerine Kral ve Prens hazretlerinin sözcüleri, arka kapıdan çıktığı, bu ifadeleri kabul görmedikçe, içeride kavga çıkarıp, arbede sırasında kalp yetmezliğinden öldüğü, bu açıklamanın da pek işe yaramadığını gördüklerinde, onu sorgulamaya gelen heyet üyelerinin tek başlarına hareket edip onu yetki almadan öldürdükleri türünden söylemlerini hatırlarsınız... Ve dikkat – ikişer-üçer gün aralar ile gelen tüm bu “beyanatlar”, resmi devler kanalları tarafından yazılı olarak yapılıyordu. İşte bir kez daha buyrun, bu kez ortada olmayan “cenaze” namazına!.. Bitti mi? Bitmediii... Bir-iki ay önce, aynı ülkenin “bağımsız” mahkemeleri, bu vahşi cinayetin (sadece!) uygulayanlarını idama mahkûm etti.

Şimdi de 53 yıl geriye gidelim... 1967 İsrail-Arap savaşının ilk günlerinde Mısır ve Ürdün ordularının Tel Aviv’in banliyölerine dayandıklarını, Suriye kuvvetlerinin ise kuzeyden ilerlediğini “ajans”dan duymuş, ailece aldığımız o zamanın saygın gazetesi Milliyet’in manşetlerinden dehşetle okumuştuk. Ne var ki, o birkaç günün ardındaki “altıncı” günde İsrail ordusu bambaşka yerlerde konuşlanmıştı!

Değerli okurlar, her hangi bir milliyetçiliğe girmeden, tüm bu yalanların kökeni olan ülkelerin Orta Doğu’da bulunduğunun altını çizmeden, sadece şunu söylemek isterim: Tuz kokmaya başlamışsa, veya balık baştan kokuyorsa, o diyarlardan her hangi bir hayır beklemeyin... Bir ülkenin en üst düzeyindeki devlet adamlarının kendi halklarına ve dünya kamuoyuna yalan söyledikleri, bir(kaç?) yıl veya üç-dört ay sonra değil, sadece üç-dört gün sonra, hele kendi itirafları ile düzeltilmeye çalışılıyorsa, düzeltilecek bir şey kalmamıştır...

Şurası kesindir ki, yalan söylemeyen insan yoktur. Bu eylemin bilimi olan “Mentiology”nin yaratıcısı, Macar asıllı Avusturyalı Peter Stiegnitz, insanoğlunun günde 200 kez yalan söylediği vakalar kaydetmiş ve bunların büyük çoğunluğunun ufak-tefek (diğer bir tanıma göre “beyaz”) yalanlar olduğunu açıklamıştı... New York Üniversitesinden Prof. David Nyberg ise “gerçeği söylemek, çoğu kez ahlâk üstü davranmaktır” iddiasını getirmekle, “yanıltmaca ve aldatmacalar olmasaydı, bunca girift olan insan ilişkileri doğallığını yitirirdi!” açıklamasında bulunuyor...

Ancak bazı yalanlar öylesine “siyah”dır ki, onlara ancak ahmaklar inanır!

Gene Stiegnitz’e göre, yalan söylemenin en yoğun nedeni, korkudur. Yukarıda üç örneğini getirdiğim bu devlet yetkilileri acaba kim(ler)den korkuyor?

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page