Ömür Törpüsü diye bir tabir vardır, bilir misiniz? İnsanın hayatını yiyen, korkunç sıkıntı veren, insan üzerinde ağır bir baskı oluşturan kişiler ve olaylar için kullanılır. Her insanın hayatında bu tür yıpratıcı şeyler olduğundan eminim. Benim hayatımın ömür törpüsü de “yapılacaklar listesi”.
Genelde çok düzenli ve çok disiplinli, sözünün eri, teslim tarihlerine sadık bir insan olduğum söylenir ve bunu da kendimi bildiğimden beri tuttuğum “ajandalara” bağlarım. Aslında, tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan geliyor, o ayrı bir tartışma konusu tabii? Yani zaten hiçbir şeyi atlamayı sevmeyen biri olduğum için mi bu ajandaları tutuyordum, yoksa bu ajandalar mı beni bu denli sözünün eri biri haline getirdi bilemiyorum. Zamanla basılı ajandalar kendini telefonumun sanal ajandasına bırakmış olsa da pek fark eden bir şey olmadı. Eninde sonunda “yapılacaklar listemin” esiri haline geldim.
Sabah yataktan kalkar kalkmaz, kafanızda kurduğunuz ilk cümle, “lazım” sözcüğüyle bitiyorsa eğer, bilin ki siz de benimle aynı esareti paylaşıyorsunuz. Arkadaşıma hediye almam lazım, ayakkabılarımı tamire götürmem lazım, saçımı kestirmem lazım, yazımı yetiştirmem lazım… Neden söz ettiğimi anlamışsınızdır. Ve yanına bir tik işareti atıncaya kadar, yapılacak işler listesindeki o halledilmemiş madde aklınızı kurcalar durur, sizi için için kemirir. Yerine getirdiğiniz andaki huzursa, saniyelerle kısıtlıdır maalesef, çünkü yanına tık attığınız maddenin yerine hemen bir yenisi eklenir: “Eczaneye gitmem lazım!”
Bu sözünü ettiklerim kolayca halledilen işler, bir de listede esas yeri işgal eden, proje bazlı ya da kademeli maddeler vardır ki, esas ömür törpüsü olarak gördüklerim onlar. Evi boyattırmam lazım, bir sepet dolusu çamaşır birikti ütü yapmam lazım, yarın sınavım var ders çalışmam lazım, şu raporu hazırlamaya başlamam lazım… Bu maddeler genelde ertelenmeye mahkûmdur, çünkü en zor iş ilk adımı atıp başlama cesaretini göstermektir. Gerçekten de ilk adımı attıktan sonra her şey gözümüze daha basit görünür ve işi kolayca tamamlarız.
İnsan doğası gereği üşengeçtir, işin kolayına kaçar, tembellik eder. Her ne kadar tembel olmadığımızı iddia etsek de, hepimiz hayatımızın bir köşesinde üşengeçlik gösteriyoruz. Elimizde değil, ne yapalım? Ama işin ilginç yanı, yapılan araştırmalar gösteriyor ki üşengeç insanlar diğer insanlara oranla daha zeki ve daha yaratıcıymışlar. Üşengeç olmak zorunlu olarak zekâyı da beraberinde getiriyormuş. Çalışkan insanlar enerjilerinin tümünü yaptıkları iş için harcarken üşengeç insanlar zihinlerine yatırım yaparak çok daha pratik sonuçlar üretebiliyorlarmış. Ne mutlu onlara…
Demem o ki, başlamak bitirmenin yarısıdır. İnsan, büyük bir işe kalkışırken işi bitirip tamamlayamama, başaramama korkusu yaşar. Oysa işe başlandığında görülür ki iş o kadar korkulacak kadar zor değildir ve gerisi çorap söküğü gibi gelir. Yeter ki listelerinize saplantılı bir şekilde bağlı kalmayın.