top of page

YAŞAMA  UMUTLA  SARILALIM…


Merhaba sevgili okuyucularım. Bu gün aslında çok keyifli bir gün yaşadım. Sabahtan beri en küçük torunumuz Sary ile birlikteydik. Sary sekizine yakın, ipek tenli, minik burunlu, sarı altın pırıltılı saçları olan minik bir prenses. Çok komik ve aklllı. Türkçeyi harika konuşuyor, hatta espri bile yapıyor. Çok sportmen, mesela bu gün bowling oynamaya gittik, çok başarılı. Kız doğuştan sporcu sanki. Bowling bitince yemeğe gittik. Sonra tabii ki olmazsa olmaz alışveriş saati gelince, ucuzluk marketi Max’a gidip iki kocaman poşet doldurduk. Sonra artık eve döndük.

Hava 36 derece, bereket her yerde klimalar var. Yoksa yanmıştık zaten. Eve dönünce ben pestil şeklinde kanepeye serildim. Sary tam gaz oyuna devam. Poşetler halının üstüne boşaltıldı, enerji tepede. Çocuk olmak ne güzel bir şey… Onlar küçük şeylerle mutlu olmayı biliyorlar, biz yetişkinler ise, küçücük şeylerin altında kalıp çöküveriyoruz.

Eylül ayını sever misiniz? Benim en çok sevdiğim aydır. Gerçi sonbahar her zaman hüznü çağrıştırır ama, benim sıcaklarla aram olmadığı için, Eylül benim için keyifli dönemlerin başlangıcı gibidir. Eylül ayı için yazılmış şarkılar ve şiirler var, söylenmiş güzel sözler var. Mesela bir tanesi: “Eylüldür ya; yaprak her tuttuğu daldan önce kurur, sonra düşer. İnsandır ya; o da her güvendiği daldan önce kırılır, sonra düşer.”

Gerçekte, insan da tabiatın bir parçası olduğu için, birine kırılınca kendini aynen öyle hissediyor. Nedir ki, biraz durup düşününce, değmez ki diyorum. Şu ölümlü dünyada, değmez ki ona, buna, şuna üzülmeye…

Şimdi, “Bu kadın umuttan bahsederken, eylüle neden bodoslama daldı ki?” diyeceksiniz, anlatayım; Eylül ayında yapraklarını döken ağaçlar, aslında yeni umutlara gebedirler. Uzun geçecek bir kışın ardından dallarını yine yapraklar ve çiçekler basacak, ardından meyve vereceklerdir. O zaman biz insanlar da, köklerimizi umutla beslemeli, yeni amaçlara gebe kalmalı ve sonunda yine meyve verebilmeliyiz. Aslında Yahudi inancı da Elul ayını böyle değerlendirir. Bu ay süresince kişi, kendi içine döner, yıl boyunca yaptığı edimleri ve yanlışları düşünür. Umutla kendi eksiklerini tamir ederek, yeni döneme, heves ve ümitle sarılır. Bu bir seçkidir. Olmuş sıkıntılara yazıklanmak yerine, bir eforla geleceğe, iyiliklere ve umutlara bağlanır. Bu gün keyfim yerinde. Yaşama pembe ve umutlu bakıyorum. Geçmiş üzgünlüklere, kırgınlıklara, kuru yapraklara ve kırık dallara sırtımı dönüp, ruhumu yıkamaya ve güzel şeylere akmaya hazırlanıyorum. Torunum bu gün kıldan ince, kılıçtan keskince yaralarımı merhemledi ve sağalttı. Onun pembe masumiyeti ruhumu yıkadı.

Sevgili Tanrı’mızın bize armağan ettiği her günün kıymetini bilmeli, bunun ayırdına varmalıyız. Bu sevgi kapısından coşkuyla geçmeli, iyi günün hakkını vermeliyiz. Gel geç sıkıntıları daha esnek karşılamak bizim elimizde. Aslında her şeye çok fazla anlam yükleyip, kendi kendimizi çıkmaz sokaklara yine kendimiz tıkıştırıyoruz.

Artık havalar usul usul serinleyecek, içimize serin havanın iyileştirici kokusunu çekeceğiz. Elul ayı, nedamet ve sorgulama ayıdır. Sakince düşünüp, sevgili Tanrı’mıza sığınacak ve bize mutluluk kapılarını açmasını dileyeceğiz.

Ağaçlar nasıl soyunup kendilerini yeni umutlara doğru kenetliyorlarsa, bizler de hata ve kırgınlıklarımızdan sıyrılıp, sevgiye kenetleneceğiz. Eylül ayı ve Elul ayımızın, hepimize taze başlangıçlar vermesini dilerim. Yaşama umutla sarılalım.

Sevgiyle kalın…

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page