İsrael’de seçimler Netanyahu’nun zaferi ile sonuçlandı; Netanyahu Likud’u 30 sandalyeden 36’ya yükseltme ve 5. defa başbakan seçilme başarısını gösterdi. Bibi’siz bir Likud’un düşünülemeyeceği ve partinin onsuz önemli bir varlık gösteremeyeceği ortada. Ne yazık ki liderler kolay yetişmiyor. Hatta Binyamin Netanyahu’nun günümüzde dünyanın parmakla gösterilecek kadar az sayıda karizmatik devlet adamı arasında yer aldığı söylenebilir.
Netanyahu’nun deneyimi, hitabet gücü, İngilizceye hâkimiyeti ve dış ilişkilerdeki başarısı, İran nükleer santral programındaki gizli belgelerin ele geçirilişini bütün dünyaya sunuş şekli gibi görkemli eylemleri ve siyasi alandaki manevra kabiliyeti seçmeninin sevgi ve güvenini kazandı. İsrael ekonomisinin son yıllardaki yükselişi -bu konuda hükümet politikasının katkısı tartışılabilir ise de- başbakanın konumunu daha da pekiştirdi.
Devlet Başkanı Reuben Rivlin’in hükümeti kurma görevini kendisine tevdi etmesi üzerine Netanyahu’nun önünde iki seçenek bulunmaktadır; ilk ve daha gerçekçi görünen seçenek, 65 sandalyeye sahip sağ koalisyona gitmesidir.
Likud dışında iki dindar ve 3 sağ, toplam 6 partiden oluşacak bu koalisyonun Yisrael Beiteinu Lideri Avigdor Liberman’ın savunma bakanı olması ve dindar partilerin karşı çıktıkları “Hok HaGius”un, (belli koşullarda aşırı dindarların askerlik görevlerini yerine getirmeleri hakkındaki kanun) kabulüne ilişkin görüş ayrılığının bir şekilde çözümlenmesi durumunda dahi bu çok sesli koalisyon geçen dönemde olduğu gibi ilerde her türlü krize açık olabilecektir.
Liberman’ın devlet başkanına Netanyahu’yu başbakan olarak tavsiye etmesi ve sağ koalisyonda yer alacağını açıklaması üzerine şimdilik olabilirliğini yitiren ikinci çözüm ise ABD’nin barış planını karşısında gerekli olan birliği sağlayabilecek, 71 sandalyeye sahip Likud ile Kahol ve Lavan’ın (Mavi Beyaz) yanlarına bir üçüncü parti alarak Netanyahu’nun başbakanlığında bir hükümet kurmasıdır. Bu çözüm an itibari ile zayıf bir ihtimal olsa dahi sağ koalisyonun çatırdaması ve güvenoyunu yitirmesi üzerine bu aşamada değilse bile ilerde gündeme gelebilecektir.
21. Knesset seçiminde, oyların şehirlere göre dağılımı incelendiğinde ortaya ilginç veriler çıkmaktadır. Yeruşalayim’de seçmenin yüzde 73’ü sağ partilere oy vermişken, Tel-Aviv’de solun oy oranı yüzde 79.
Tel-Aviv’de oyların dağılımı şöyle; Kahol Lavan yüzde 54, Meretz yüzde 13, İşçi Partisi yüzde 12 ve Likud dördüncü sırada sadece yüzde 9.
Hertzlia, Ramat Hasharon, Ranana, Hayfa, Zihron Yaakov gibi kuzey kentlerde ve Rishon Letsion’da seçmen, ağırlıklı olarak Kahol Lavan’a oy verirken, Ashdod, Ashkelon, Beersheva, Shderot, Ofakim, Eilat gibi güneydeki yerleşim bölgeleri Likud’u seçti.
Daha da ilginç olan Tel-Aviv’in kuzeyi ile güneyi arasında da benzer, birbirine zıt eğilimlerin ortaya çıkması… Örneğin Shunat HaTikva’da Likud yüzde 48, Kahol Lavan yüzde 12, Yad Elyahu’da Likud yüzde 36, Kahol Lavan yüzde 24.
Buna karşılık Tel Aviv’in kuzeyinde yer alan Ramat Aviv Gimel’de Kahol Lavan yüzde 62 iken, Likud oyların sadece yüzde 15’ini alabildi.
Yorumlarınızı bekliyorum;
İsrael’in tümünde olsun, Tel-Aviv’de olsun, kazanç düzeyi yüksek olan kesim solu seçerken, niye sosyal konumu daha düşük olan kesim sağı seçiyor?
Türkiye’deki sahil şeridi ile diğer kentler arasındaki duruma benzer bir durum İsrael’de de mevcut mu? Sosyolojik bir açıklama getirebilir misiniz?
İsrael’de yaşayan Türkiyelileri bu tabloda nasıl konumlandırırsınız?
HAG PESAH SAMEAH....