
“Masanın üstünde kitap olmayan bir Yahudi evi hatırlamıyorum.” Elie Wiesel
Arkadaşımın hediye ettiği defterin kapağında mor harflerle “seni mutlu edeni yap” yazıyor. O deftere içimden geldiği gibi, özgürce beni mutlu edenlerin uzun bir listesini yazdığımda , “iyi bir kitap okumak” üst sıralarda yerini aldı. Bu konuda kuşkusuz hiç de yalnız değilim.
Şair ruhu ve savaşçı kalbi ile anılan Entebbe operasyonunun kahramanı Yoni Netanyahu’nun cephedeyken ailesine yazdığı mektuptaki sözleri çok çarpıcıdır. “Hala iyi kitaplar okuyorum. Bir kenara çekilip kitap okuduğum anların keyfini sürüyorum, bu bir bakıma askeri dünyadan başka bir dünyaya geçiş gibi. Her ikisini bir araya getirebilmeyi başarıyorum. Böylece buradaki her anımdan haz duyuyorum”. Kısacık yaşamında bunu da başarabildi Yoni. Bunları ifade etmesinin nedeni sanırım, ailesinin onun için endişelenmemesi içindi. Kitap okuyabiliyorum, iyiyim mesajını veriyordu. Ailesi için kitaplar önemliydi belli ki, bir çok Yahudi ailesinde olduğu gibi...
Dünyaca tanınmış İsrailli yazar Amos Oz’a göre, Yahudileri asırlarca dünya çevresinde birbirine bağlayan kelimelerdir, yani kan bağından çok metinlerdir.
“Aşk ve Karanlık” adlı otobiyografisinde, yaşadıkları küçücük mekanın kitaplarla dolu olduğunu anlatır. Fakirdirler. Ekmek alabilmek için babası kitap satmak zorunda kalır. Ama bazen de satmaya kıyamaz. Amos’un annesi bu durumu anlayabilir ve eşine kızmaz.
Kitap okumak yalnız bir eylem olduğu gibi, insanlar arasındaki bağları güçlendirebilir. Aile, arkadaşlıklar, sosyal bağlar yaşama bağlanma sebeplerindendir. Kitaplar bu bağlarımızı güçlendirmemize yardımcı olarak mutluluk seviyemizi artırır.
Nasıl mı? Ortak zevkin kitap olduğu ilişkilerimizde, okuduğumuz kitaplardan saatlerce söz edebiliriz. Arkadaşımızın sevebileceği kitapları biliriz, ona hediye ederiz. Beraberce kitapçıları gezmek, kitap kafelerde vakit geçirmek nasıl da büyük bir keyiftir. Kitapsever arkadaşlarınıza yoğunluğumuzu en güzel anlatabilmek için , “kitap bile okuyamadım” demeniz yeterlidir. O sizi gayet iyi anlayacaktır.
Bir de, evlerimizdeki kitaplığı sevdiklerimizle beraberce düzenlemek özel ve samimi anlardandır. Kitaplık düzenlemekten söz etmişken, Amos Oz Aşk ve Karanlık adlı kitabında bir anısını anlatır. Feci bir yanlış yapar, küçük Amos. Kitapları kütüphaneye boy sırasına göre dizdiği için babası ona çok kızar. “ Onları asker mi sandın?” diye sorar. Sonra da ona kitapların, konusuna, kullanılan lisana, serisine ya da yazarların alfabetik sıralamasına göre tertiplenebileceğini anlatır. Amos Oz’a göre, edebiyat hikayeleri anlatmaktır. Edebiyatın yeteneği, bazı şanslı durumlarda bir roman ya da öyküyü okumanın okuyucuyu daha öğrenmeye meraklı, açık fikirli yapması yapması, hatta sezgilerini güçlendirmesidir.
Kitaplarda anlatılanlar -kurgu, deneme veya anı olsun- duygularımızda yalnız olmadığımızı fark etmemizi sağlar. Bu bize şifa gibi gelebilir. Kurgudaki karakterlerle kendimizi özdeşleştiririz, kahramanları örnek alabiliriz. Bu bizim davranış şekillerimizi bile değiştirebilir. Hiç gitmediğimiz yerleri, kültürleri, insanlığı ve tarihi romanlara serpiştirilmiş bilgilerden öğrenebiliriz.
Denemelerde ise çeşitli fikirlerden samimiyetle söz edildiğinden bizimle aynı fikirde olmayanlara da saygı duyarız. Bu da bizi açık fikirli ve barışçıl yapacağından kitapların sayesinde daha mutlu hissetmek mümkün olabilir. Kitaplar; biriktirip okuyamadıklarımız, tekrar tekrar okumak istediklerimiz, atmaya hiç kıyamadığımız, kitap alamayanlar için kitap bağışlamanın ve sokak kütüphanelerinin gün gittikçe arttığı zamanlar.
Atılsalar da, yakılsalar da her zaman var olacaktır kitaplar. O yüzdendir ki, büyüyünce kitap olmak ister Amos Oz. Kitaptan ve Amos Oz’dan bu kadar çok söz etmişken, sahi siz Amos Oz’un “Aşk ve Karanlık” kitabını okudunuz mu?