top of page

Bekleyen derviş


Son yazımda beklemek (leamtin) ve hediye (matana) kelimelerinin İbranicede aynı kökenden geldiğini yazmıştım. Bu yazımda bunun nasıl kişisel bir deneyim olarak yaşadığımı paylasmanin mutluluğunu yaşıyorum.

Geçen hafta Tanrı’nın ailemize verdiği hediye, kızımın doğumuyla, yeniden anne olmanın mucizesine tanık oldum. Aynı evde doğan, büyüyen her çocuk farklı bir karaktere sahip olabildiği gibi her çocuğun hamilelik süreci de birbirinden çok farklı özellikler taşıyabiliyor.

İki sene önce çok yakın bir arkadaşımı genç yaşta kaybetmenin üzüntüsüyle ilk düşük tecrübemi yaşamıştım. Hamileliğimin çok başında tutunamayan bir bebeği kaybetmek varlığına sevinemeden yokluğunu kabullenmem gereken bir gerçekliğe dönüşmüştü.

Birkaç ay sonra bir başka çok değerli arkadaşımın yine çok erken ve zamansız ölüm haberini aldım. Ne tesadüftür ki ikinci düşük tecrübemi de yine hemen ardından yaşadım. Ölüm ve yaşamı sorguladığım biraz karamsar biraz karanlık bir dönemden geçerken Hanuka bayramında beni çok etkileyen bir tora sohbetine katıldım.

Bir başkası için dua eden kişinin eğer aynı şeye ihtiyacı varsa, dualarının daha hızlı duyulduğundan bahsediliyordu. Bunun üzerine “sekiz sayısının büyüsü “ isimli bir video hazırladım. Hanuka’nın sekizinci ve son gününde tüm mumları yaktıktan sonra mumların ışığına bakıp videolarimi takip eden ve hamile kalmak istediğini söyleyen kadınlar için dua ettim.

Birkaç hafta sonra hamile olduğumu farkettim ama iki düşük hikayesi bana sevinmek için beklemem gerektiğini öğretti. Doktorum da üç ay bitmeden sevinmeyin diye kendince beni hazırlıyordu. Bol mide bulantılı, kokulara hassasiyetle geçen üç ayın sonunda iki güzel haber vardı : bebek tutunmuş görünüyordu ve yeni bir hamileliğin başında dört kilo vermiştim.

Sonraki aylarda karnım çok hızlı büyümüştü. Amniyo sıvısı normalin çok üstündeydi ve bu nedenle erken doğum riski taşıyordum. Patlamaya hazır bir balon gibi dolaşmaya başladım. Zorunlu olmadıkça evden çıkmadım, hareket etmemeye çalıştım ve sorunsuz bir şekilde sekizinci ayı bitirebilmek için bekledim.

Doktorum fazla suyun etkisiyle plazentanin eskidigini ve doğumun her an olabileceğini söyledi. Dokuzuncu ayın her günü de doğum olabilir diye bekledim. Yine iki güzel haber vardı : erken doğum riski bitmişti ve Amniyo sıvısının azalmasıyla beş kilo vermiştim.

Kırk haftalık bekleme süresinin sonuna kadar her an doğum olabilir diye düşünürken içerde çok güçlü ve inatçı bir kız beklediğimi bilmiyordum. Beklenen tarih geldiğinde hala doğum gerçekleşmemiş ve ben yine bekliyordum. Eylül ayında kucağımıza alırız diye düşündüğümüz bebek, tüm bayram dönemini içerde geçirerek Ekim ayının başında dışardan verdiğimiz rahatsızlıkla da olsa çıkmayı başardı.

İki senelik bir bekleyiş serüveninde, kırk iki haftayı aşan bir hamilelik döneminin sonunda Odel Miriam bu yazıyı yazarken kucağımda...Baruh Aşem..

Her hamilelik bir kadının hayatında ayrı bir hikayedir. Benim için de kızıma kavuşmam, bir bekleyiş içinde Tanrı’yı hayatımda yeniden kesfetmemin hikayesi diyebilirim.

Her hediye gibi kızımı önce hayal ederek başladı hikayemiz. İsrael'de büyük bir aile kurma hayali.. Kral Slomo’nun dediği gibi büyük maddi ve manevi sorumlulukların ötesinde, her bir çocuğu kendi yolunda eğitebilmek gerekir. Aşem her isteyene hem çocuk sahibi olmayı hem de herbirini doğru yolda eğitebilmeyi nasip etsin.

Bazen beklemek en büyük hediyedir. Kızımız için “Od - El” Tanrı'ya teşekkür ederken, Miriam peygamber gibi çölün ortasında hem fiziksel olarak su kaynağı olan hem de manevi olarak bilgelik örneği gösteren bir kadının yolunda ilerlemesi dileğimizdir.

Not : hanuka’ nın son gecesi dua ettiklerimin içinden dört kadın, Tanrı’nın yardımıyla benden birkaç hafta önce bebeklerini kucakladı. Yazıyı okurken kendilerini tanıyacaklardır, bu vesileyle bekleyen tüm dervişlere “Mazal tov “

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page