Çok hoşuma giden bir Instagram resmi gördüm az önce ve bunun üzerine de böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim. Üzerinde “Sale is an excuse to buy a bunch of stuff you don’t actually need!” yazıyordu. Bir başka deyişle: “İndirim aslında ihtiyacınız olmayan bir sürü şeyi satın almak için bir bahanedir.” Yalan mı?
2012 yılında yapılan bir ankette katılımcıların yarısı, aslında ihtiyacı olmayan şeyler aldığını söylediler. Üçte ikisi ise tüketicilerin çok fazla şey aldıklarını düşünüyordu. Araştırmacılar bu konu ile ilgili olarak aşırı tüketimin daha fazla doyum vermek yerine, daha çok stres ve mutsuzluğa yol açabileceğini söylüyor Çünkü bildiğim bir şey varsa, o da alışverişin o an için üzüntüyü hafiflettiği. Ne de olsa üzüntü yaşayan insanlar genelde üzüntülerin kaynağını başkalarıyla ya da şansla açıklamaya daha meyilli oluyorlar. Bu nedenle alışveriş, kaybedilen kontrol hissini onarma amacıyla kullanılabiliyor. Ama pek de bir yararı olmuyor. Öyleyse neden çılgınca alışveriş etmeye devam ediyoruz?
Sanırım cevabı açık: Hepimiz modern pazarlama yöntemlerinin esiri olduk! Alışveriş eskiden ihtiyaçların giderilmesi anlamına gelirdi, son yıllarda ise bazı duygusal ihtiyaçları tatmin ettiği anlaşıldı. Yani işin bir de duygusal boyutu var, çünkü yeni bir şey satın almak insana kendini iyi hissettiriyor ve hayatın birçok alanında kolaylıkla hissedemediğimiz bir güç hissi veriyor. Anlayacağınız, satın alınan şeyden çok, satın almanın yarattığı tatmin ön plana geçiyor.
Sanırım bizi alışverişe iten en önemli sebeplerden bir tanesi de, takvimdeki hemen hemen 365 güne ayrı bir anlam yüklenmeye başlanması. Benim çocukluğumda, insanlar birbirlerine doğum günlerinde, bir de yılbaşlarında hediye alırlardı. Oysa şimdi öyle mi? Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Dünya Kadınlar Günü, Öğretmenler Günü… Bu liste böylece uzayıp gidiyor. Bu özel günlerin her birinde yapılan reklamlar, indirim kampanyaları ve özellikle internette sürekli karşımıza çıkan ürün yerleştirmeleri insanı resmen alışveriş yapmaya teşvik ediyor.
Araştırmalar kadınların erkeklere oranla daha aktif alışveriş yaptıklarını, daha fazla ürün aradıklarını ve daha uzun süre vitrin gezdiklerini gösteriyor. Bu sonuç kadınların daha doyumsuz, daha stresli, daha mutsuz olduğunun kanıtı mı? Kim bilir… Bana kalırsa başkasına bir şeyler almayı bu kadar çok sevmemizin en önemli nedeni karşımızdakini mutlu ederken, bir yandan da içimizde duyduğumuz neşe, sevinç, heyecan ve de en güzel hediyeyi seçmiş olmanın verdiği haz! Yani bir bakıma burada da egomuz devreye giriyor.
Demem o ki, alışveriş kesinlikle çok keyifli bir tutku – tabii dozunda yapıldığı müddetçe. Bunu bir bağımlılık haline getirmeye başladığınızda, hem bütçenizi zorlar, hem de evinizi gereksiz bir sürü ıvır zıvırla doldurmuş olursunuz. O yüzden satın aldığınız her ürün için, dolabınızdaki benzer bir ürünü ihtiyaçlı birine vermenizi öneririm. Sizin çöpünüz, başkasının hazinesi olabilir.