Çocukluk evleri terk edilir mi? Asla. Artık var olmasalar, greyderlerle, buldozerlerle yıkılsalar bile içinizde var olmayı sürdürürler. Aynen benim evim gibi.- Ferzan Özpetek
Güzel bir yazdan sonra, İstanbul’dan Tel-Aviv’e-‘’evimden evime’’* gidiyorum. Zamanımın çoğunu çocukluğumun geçtiği ve bir süre çocuklarımı büyüttüğüm Büyükada’da geçirmek istedim, bu yaz. Özüme dönebildiğim, kendim olduğum, geçmişimi hatırlatan, ara sıra ziyaretime gelen hüzne rağmen hafta arası yalnız kalabildiğim ve dolayısıyla kendimle yüzleşebildiğim çok değerli ve anlamlı zamanlardı.
Büyükada’nın değişen çehresine rağmen, değişimi kabullenerek, güzelliklerini görerek sevmeye devam ettim. Yaşamımızdaki şartları, kendimizdeki değişiklikleri kabullenerek var olanı ve yaşamı olabildiğince sevmek gibi.
İnsan iki ülkede kendini evinde hissedebilir mi? Ben öyle hissediyorum, hem de İsrail’de henüz ikinci yılımı bile doldurmamışken. Hikâyelerimiz, yaşanmışlıklarımız değerli. Yaşamda durduğumuz yer, şartlarımız kendine özgü, çok özel ve başkalarıyla kıyaslanamaz. Yaşanmışlıklara ve şartlara bağlı olarak alınan kararlarımız ve seçimlerimiz de öyle. O yüzdendir ki, göç edene ya da memleketinde kalana şaşırmak, yargılamak, sorulmadan fikir beyan etmek, yorum yapmak ve eleştirmek yersizdir. Sınırı aşmaktır. Kararlara ve seçimlere saygı göstererek enerjimizi kendimize vererek yolumuza devam etmek en güzeli…
Çeşitli zaman dilimlerinde birçok nedenden ötürü dört değişik ülkede yaşadım. Bu sayede gezgin bir ruh olduğumu da keşfettim. Buna rağmen yaşadığı semti değiştirmek istemeyenlere saygı duyarım. Ülkesinde kalan göç edenin sadece çektiği zorlukları algılayarak, göç eden ise kalanların sadece yaşadığı olumsuzlukları görerek içini rahatlatmak ve kararından emin olmak ister bazen. Bir başka deyişle, verdiğimiz kararın doğruluğunu başkalarının üstünden sınayabiliriz bazen. Oysa ki, seçimlerimiz bulunduğumuz şartlara, yaşamımızda olduğumuz yere ve bakış açılarımıza göre değişebiliyor.
Göç etmek, bana göre, tüm zorluklarına rağmen insanı büyüten ve geliştiren bir deneyim. Göç ettim bitti olmuyor; bu bir süreç. Benim gibi Aliya yapmış bir arkadaşımın söylediği gibi küçük ya da büyük başarılarımızı kutladığımız bir süreç. Mutlaka bazı sebeplerden dolayı göç ediliyor ve ben zorlanırken kendime o sebepleri hatırlatıyorum. Tel Aviv’i çok sevmem ve kendimi evimde hissetmem geçmiş yaşanmışlıklardan ve daha birçok sebepten ötürü. Ayrıca hayran olduğum birçok yanı var.
Türkiye’den birkaç kez sadece fizik olarak ayrılmış olsam da hiçbir zaman kopmadım. Doğduğum ve büyüdüğüm ülkenin kalbimdeki yeri doğal olarak ayrıdır ve hep öyle kalacaktır. Annem ve babamın yattığı, köklerimin olduğu, anadilimi kullanabildiğim, sevdiklerimin olduğu yeri ruhen bırakmak mümkün mü? Yakınlarım Türkiye’de huzurlu ise İsrail’ de daha mutlu olacağımı biliyorum. Bir zamanlar yaşamış olduğum ülkelere de bana öğrettiklerinden dolayı hep minnet duyuyorum. Bence çocukluk evleri terk edilemediği gibi yaşam süresince ev hissettiren başka yerler de terk edilemez.
Tel Aviv’e dönmeden önce İstanbul’da Kipur’u yaparken dualarımın arasında; huzurla evimden evime gidebilmek, her iki ülkenin barış, refah ve huzur haberlerini alabilmek, gidenlerin ve kalanların anlayış ve dayanışma içinde olmaları da var.’’İçimizdeki evlerde’’ güzel ve anlamlı yaşamak umuduyla Gmar Hatima Tova.
* Aliya hikayem, ‘’Evimden Evime- Tek Başına Bir Aliya Hikayesi’’ Rıfat Bali tarafından derlenen ‘’ALİYA’’ Türk Yahudilerinin İsrail’e Göç Hikayeleri,( Libra Yayınevi 2018 )kitabında yer almaktadır.