top of page

İki Kadın İki Söyleşi


“En karanlık zamanlarda bile en azından biraz aydınlık beklemeye hakkımız var.” Hannah Arendt

Geçtiğimiz hafta sonu Adalar Kent Konseyi tarafından biri Heybeliada’da, diğeri ise Büyükada’da gerçekleştirilen iki değerli kadının söyleşilerini dinledim.

Heybeliada’daki felsefe söyleşisinde konuşmacı Profesör Fatmagül Berktay*’dı. Havanın aşırı sıcaklığına ve deniz sefası tekliflerine rağmen Heybeliada’ya gittim. Hitler Almanya’sından kaçmak zorunda kalan Yahudi düşünür Hannah Arendt’in politika anlayışını dinlemek ilgimi çekiyordu elbette, ama minnettar olduğum Fatmagül Berktay’la tekrar karşılaşacağımı bilmek bana ayrı bir heyecan vermişti. Seneler evvel karşılaştığımız bir seminerde, üniversite okumamış olmaktan dolayı üzgün olduğumu ve bu gerçeği bastırdığımı sorduğu sorularla bana fark ettirmişti, Berktay.

Otuz altı yaşında yurt dışında üniversiteye başlama, daha sonra da yüksek lisans yapma kararlarımda Berktay’ın beni yüreklendirmesinin etkisi büyüktür. Söyleşi oldukça çarpıcıydı, ayrıca belli ki ben ona nasıl hayransam o da Hannah Arendt’e hayrandı. Onun ağzından düşünen, sorgulayan, cesurca yazan Arendt’i dinlemek unutulmaz bir deneyimdi. Fatmagül Berktay’ın beni, konuşmalarımızı ve yaptıklarımı hatırlamasının da etkisiyle adadan mutlu ayrıldım...

Ertesi gün Büyükada’daki söyleşide araştırmacı yazar Neşe Doster** konuşmasına kadın sorunlarını hatırlatmakla başladı. Kadın cinayetleri, çocuk gelinler, aile içi şiddet, tecavüz, çocuk hayat kadınları, şehit anneleri, kadınlarda işsizlik oranının çok yüksek olması, devlet üniversitelerinde kadın rektörlerin sayısının çok az olması gibi. Ne yazık ki, liste çok uzundu. İstatistik sonuçları ve çok üzücü örnekler konuşmanın çoğunu kaplayınca, konuşmanın konusu olan direnen ve üreten kadınlardan çok az söz edilebildi.

Neşe Doster’in kitaplarının arasında “Çilenin Coğrafyası Yoktur” var. Deneyimlerimden ve aldığım eğitimden öğrendim ki, kadın çilesinin coğrafyasının olmadığı gibi özellikle aile içi şiddetin dini, ırkı, sosyal statüsü, mesleği ve ekonomik durumu da yoktur.

İnanıyorum ki, kadınlar günümüzün karanlık şartlarında birbirlerinin elinden tutmalı ve omuz omuza vermelidir.

Öncelikle, her insan gibi çok değerli olduğumuzu bilmeli ve haklarımızı hatırlamalıyız. Maya Angelou’nun belirttiği gibi, “bir kadın kendi hakkını aradığı her sefer, bütün kadınların hakkını arar. “Acıların farkında olarak, kadınlar hemcinslerini dinlemeli, yardım etmeli ve güçlendirmelidir, Fatmagül Berktay’ın beni motive etmesi gibi…

Kadınlar hemcinslerine başlarındaki görünmez taçları hatırlatmalıdır. Başka kadınları güçlendiren, yücelten kadınlar önce kendilerini, sonra da insanlığı güzelleştirir.

Gayet doğal ve insani duygular olan haset, rekabet ve kıskançlık iyiye kullanılabilir.*** Bir başka deyişle, biz kadınlar kıskandığımız ve/veya haset duyduğumuz, rekabet ettiğimiz kadınları bastırmak, aşağı çekmek yerine enerjimizi kendimizi geliştirmeye versek ne iyi olur. Bir de biz mi çile çektirelim, kendimize yatırım yapmak varken?

Üstelik başka kadınların neşesi ve sevincine ortak olabilmek bize de mutluluk verir. Tıpkı, Büyükada’da bir yağmur sonrası rastladığım sevinçle bisiklete binmeye çalışan mor eşarplı kızın mutluluğunun kalbimi ısıttığı, yüzümü güldürdüğü gibi.

*Profesör Fatmagül Berktay- Akademisyen, Yazar. İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Eserleri arasında;1998 Kadın olmak, Yasamak, Yazmak, Pencere Yayınları ve Tek Tanrılı Dinler Karsısında Kadın, Metis Yayınları, 1996

** Neşe Doster- Araştırmacı Yazar. Kitapları arasında; Celile Destek Yayınları 2015, Gitme dönemezsin Dedi Annem, Siyah Kuğu Yayınları 2016

*** Haset ve Rekabet Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan, Leyla Navaro, Remzi Kitabevi, 2015

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page