
Malum, henüz kendi belli olmadıysa da, son günlerde Ortadoğuda gündemden düşmiyen konulardan biri Başkan Trump’ın Barış Planı. Bırakın içeriği henüz açıklanmayan, galiba ayrıntıları dahi henüz kesinleştirilmiyen bir barış planına Filistinliler niye karşı çıkar ki?
Arapların Yeruşalayim şehrinin ABD ve daha birkaç devlet tarafından İsrael’in başkenti olarak kabul edilmesinden ve bu yüzden doğan kızgınlıktan mı? Bildiğimiz tabiriyle … Hadi, canım sen de.
İsrael’deki öğrenciler, hemen her ülkede olduğu gibi, milletlerini, vatanlarını sevmeyi ve ne pahasına olursa olsun, yurttaşlarını ve topraklarını korumayı öğrenirler, buna aşılanırlar… Eğitim sisteminde bu öğeler de müfredatta yerini bulur. Ama hiçbir şekilde hiçbir millet ve insan topluluğundan nefret etmeye, kin gütmeye doktrinlenmez beyinleri. Tam tersine, her koşulda barışın, insan hayatının kutsallığı vurgulanır. Bu Yahudiliğin de temel taşlarından biridir.
Gelelim Filistinli çocuklara… Daha yuva eğitiminde askeri kıyafet giydirilerek ve temsili olarak silahlarıyla İsraellileri savaşarak imha etmeyi prova ederler. Yuvadaki eğitim buysa, ortaokul ve liselerdeki İsraellilere karşı kin, nefret, öc alma, yıkma, yakma ‘’beyin yıkama’’ sürecinin ayrıntılarına girmeye sanırım, gereksinim yoktur.
Buna karşılık geçen gün 5 yaşındaki torunumun sene sonu müsameresine gittim.
Yuvadaki dershanenin dört duvarı da koca koca, Tevrattan alınma, ‘’Ötekini de kendin gibi seveceksin’’ yazılarıyla doluydu. Bu şekilde yetiştirilen iki neslin temsilcileri, Ramat Haşarondan Yonatan ile Gazze, Nablus veya Kfar Kasımda yuva eğitimini tamamlamış Muhammed, 20 -30 yıl sonra nasıl bir araya gelip de barışı konuşacaklar?
Haa, diyeceksiniz ki Bibi de barış için tüm gayretleri sarfediyor mu?
Çok İsraelli gibi ben de Netanyahunun barış için daha fazla birşeyler yapabileceğine inanıyorum. Ama Filistinlilerle barış yapabileceğimiz için değil; dünya kamuoyunda ülkenin imajını haklı yerine getirmek için. Hadi gelin Bibi bu konuda kusurlu diyelim. 2000 yılının yazında Clintonun başkanlığındaki Camp David Zirvesinde zamanın başbakanı Barak’ın tüm tekliflerine sırt çevirip masadan kalkan Arafattan başkası değildi.
Arafatın asıl isteği Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te kontrolu İsrael’in elinden alarak, ilerde İsraeli oralardan sıkıştırıp Filistinin tümünü ‘’işgal’’den arındırmaktı. Bu uygulamanın bir benzerini, bir süre sonra Arafatın kurucusu olduğu FKÖ de yaşayacaktı.
Şöyle ki, İsrael Gazzenin son santimetrekaresinden de çekildikten kısa bir süre sonra Hamas, FKÖ yöneticilerini gereğinde damlardan da aşağı atarak Gazzeyi ‘’FKÖ işgalinden’’ kurtaracak ve çevredeki İsrael topraklarına karşı durmak bilmiyen roket, havan mermisi, tünel, tekne, yakar uçurtma ve yakar balon ataklarına başlayacaktı.
Daha sonra yine bir diğer başbakan, Olmert’ten, barış için İsrael’in verebileceği en büyük tavizleri almasına rağmen tümünü reddeden Mahmoud Abbas’tan başkası değildi. Niye? Çünkü gerek Arafat, gerekse Abbas İsrael ile barış imzalayan bir Arap liderinin ‘’hayat sigorta poliçesinin’’ imza anından itibaren geçersiz olacağını gayet iyi biliyorlardı. Onlarca senedir kin ve nefret zehrini zerkettiğin çocuklarından, Cuma namazlarındaki hutbelerinde intikam ve İsraeli yoketme dualarıyla coşturduğun müminlerinden başka türlü bir tepki bekliyemezsin ki…
Okul, cami ve medyada onlarca yıl süren bu intikam söylevleri ve zehriyle beyinleri yıkanan bir toplumun fertleri için İsrael, Arap topraklarını işgal etmiş ve kökünden imha edilmesi gereken bir zararlı urdur. Bu şekilde şartlandırılan bir topluma değil bir Batılı, en popüler bir Arap veya İslam lideri dahi bir Barış Planı ‘’satamaz’’ ki…
Bildiğiniz gibi Gazzedeki ve Batı Şeriadaki Arap toplumları iki ayrı hükümet tarafından yönetilirler. Devamlı olarak toplantılar, müzakereler düzenlenir aralarında birleşmeleri için. Ama bu birleşme nedense bir türlü gerçekleşmez.
Aslında ikisini birleştiren tek bir konu vardır: İsrael Devletinin ortadan kaldırılması. Dolayısıyla Başkan Trump’ın Barış Planı temsilcileri damat Kushner ile müzakereci Greenblatt istedikleri kadar uğraşsınlar, Filistinlilere, İsraele karşı cihad planlarına destek olabilecek önerilerle gelemedikleri sürece planın kabul edilmesi ve belki tartışılması dahi olanaksızdır. Ama Yahudi, üstelik Araplarca, üstünüze afiyet, ‘’siyonist’’ addedilen bu kişiler böyle bir planı nasıl getirebilirler ki? İşin ilginç yanı henüz hiç kimsenin pek de bilmediği, tamamlanmamış bu plan Filistinli yöneticiler tarafından ‘’Filistinlilerin haklarını ellerinden alacak ve Filistin halkını bölecek’’ bir tasarı kabul ediliyor. (Filistinlilerin halen zaten bölünmüş olduklarını dokuz satır yukarıda belirtmiştim, değil mi?) Aslında şöyle de düşünebiliriz: Filistinli yöneticiler İsraelle barışı değil, İsrael’siz barışı arzuluyorlar. Bu coğrafyada bağlar kurup İsrael’lilerle beraber üzüm yemek değil arzuları.Asıl istekleri bağcıyı dövüp onu buralardan kovmak.Ama komşu, böyle de üzüm yenmez ki…