top of page

Türkiye Yahudilerinin sessiz aliyaları…


Seksenli yıllarda HaGoshrim kibutzunu ziyaret etmiştim. Kibutz eski adı Nahalim olan yerleşimde 1948 yılında Türkiye’den göç edenler tarafından kurulmuştu. Kendilerinden aliyaları hakkında bilgi istemiştim, susmayı tercih ettiler. Görüşleri; “Türkiye’de tek bir Yahudi yaşamını sürdürdükçe bizlerin konuşması doğru olmaz” idi. Anlatmak istemedikleri, o yıllarda Türkiye üzerinden gerçekleşen ve “Aliya Bet” olarak adlandırılan yasadışı Yahudi göçüydü.

İsrael’de Diaspora müzesi ve daha birçok kurumda Irak, Yemen, Mısır gibi ülkelerden gerçekleşen Yahudi göçleri hakkında bilgi, filim, kitap bulabilirsiniz. Ancak Türkiye’den gelenler hakkında bu göçü yaşayanlar tarafından yazılmış pek bilgi veya belge yoktur.

Rıfat N.Bali; “Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü” adlı eserinde konuya ilişkin bilimsel veriler aktarmaktadır. Eli Şaul’un “Balat’tan Batyam’a”, Erol Haker’in “Bir zamanlar Kırklareli’nde Yahudiler yaşardı” adlı kitapları takdire şayan olmakla birlikte fazla kapsamlı bilgi içermemektedir. Mordehay Falkon’un 1998 yılında İbranice dilinde kaleme aldığı “Yehadut Turkiya BeAvar” adlı anılarını aktardığı çalışmasını da zikretmek gerekir.

Yine Rıfat N.Bali’nin derlediği “Meçhul Yazarlar Ansiklopedisi”nde yer verilen bazı kişilerin anılarında kimi zaman göç serüvenleri aktarılıyor. Bu kitapta yer alan Dr. Josef Rodrig’in; “Doğrusunu isterseniz benim günlük bir gazeteye abone olmam için neredeyse yirmi yılın geçmesi gerekti. Bugün dahi fikir yazılarını ve makaleleri okumak benim için mevzu bahis değildir” sözleri yeni bir kültüre alışmanın güçlüğünü kanıtlamaktadır.

Yıllarca önce Hertzlia Kültür Derneğinde; “48 Aliyası konuşuyor” adlı bir panel düzenlemiştik. Katılımcılardan Neurim Okulu Müdürü Nisan Kori şöyle demişti: “Yaptığımız en büyük hata İsrael kültürünü edinmeden Türk pasaportlarını yırtmak oldu”.

Gerçekten hangi koşullar altında olursa olsun, göç zor bir olay, köklerinden kopmak, yeni bir ülkeye alışmak kolay değil. Genelde kültürel açıdan “bir kuşak heba olur” sözü çok doğrudur. Bu nedenle evvelemirde hep ailelerin küçük çocukları için Aliya yapması gerektiği görüşünü savundum.

“Türk Yahudilerinin göçleri kaleme alınmayacak mı?” sorusunun yanıtını belki yıllarca önce Sosyolog Prof. Walter F. Weiker’in kaleme aldığı makalede, Türkiye’den İsrael’e göç eden Yahudileri “the un-seen” olarak nitelendirmesinde aramak gerekir. Netsi Kasuto’nun 30 yıl önce Dostluk Dergisi’ne tercüme ettiği makalede sosyolog, Türk Yahudilerinin bu imajının, daha doğrusu görünmez olma özelliğinin politikada rollerinin olmamasından, kültürel (umuma açık) aktivitelere katılmamalarından ve özel meşguliyetlere yönelmeleri sonucu müşterek münasebetlerinin azlığından kaynaklandığını açıklamaktadır.

Böylesi suskun bir toplumun da büyük ölçüde geçmişini aktarmakta istekli olmayacağı açıktır. Diasporada genlere işleyen “kayadez” dürtüsü çoğunlukla Türkiyeli oleler tarafından toplumsal açıdan özgür olunması gereken kendi ülkelerinde de sürdürülmektedir.

Umarım bundan böyle ikinci kuşak Türkiyelilerin çocukları veya yeni genç ole hadaşlar ile durum farklı olur. İsrael’de Türkiyeli Yahudilerin sesleri daha çok duyulur. Türkiyeliler Birliğinin de bu konuda yapıcı rolü olduğuna inanıyorum.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page