“Mondial” herkesi –daha doğrusu genelde erkekleri- televizyon ekranına bağladı. Tabi heyecan fırtınası çeyrek final maçlarının oynanacağı 10 Temmuz tarihinde zirve yapacak.
Bu tür uluslararası şarkı veya spor yarışmalarının halkları birbirlerine yanaştırdığına, düşmanlıkları ortadan kaldırmaya katkıda bulunduğuna, hepimizin aynı dünya vatandaşı olduğumuz bilincini aşıladığına inanırım. Özellikle de olimpiyatların, hatta müzik ve güzellik yarışmalarının da…
Örneğin Fas-İran maçını izlediğimde ne nükleer santraller, ne de İsrael’i haritadan silmeyi takıntı haline getiren Ayetullahlar ülkesi aklıma geldi. İki Müslüman ülkenin karşılaşmasını ilgi ile izledim. Arjantin-İrlanda maçında ise biraz duygularıma yenik düştüm, Messi penaltıyı kaçırınca; “Oh olsun!.. Yeruşalayim’e gelmeyi ret eden sen değil misin?” diye geçti içimden bir an naifçe…
Ne yazık ki, futbola kimi zaman siyasetin karışması engellenemiyor. Alman milli takımında yer alan iki Türkiye kökenli futbolcu Mesut Özil ve İlkay Gündoğan ile birlikte Cenk Tosun’un İngiltere ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeleri ve formalarını hediye etmeleri Almanya’da tepki ile karşılandı.
Sporcularla cumhurbaşkanının birlikte çekilen fotoğraflarının AKP'nin resmi sosyal medya hesabı tarafından paylaşılması Almanya Futbol Federasyonu tarafından "seçim kampanyası manipülasyonu" olarak nitelendirildi.
Federasyon Başkanı Reinhard Grindel; iki Alman oyuncunun bu ziyaretleriyle seçmene siyasi bir mesaj göndermek istediklerini belirtti. Grindel, Twitter'dan yaptığı açıklamada; "Alman Futbol Federasyonu Sayın Erdoğan'ın tam anlamıyla dikkate almadığı değerleri savunmaktadır. Bu nedenle milli futbolcuların seçim kampanyasına alet olmaları iyi olmamıştır" ifadesini kullandı.
Sonuçta Mesut Özil ve İlkay Gündoğan, yanlış anlamaları önlemek için Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile bir araya geldiler. Özil; “ Doğup büyüdüğüm Almanya'nın yanındayım” ifadesini kullanırken Gündoğan da; “ Benim ülkem ve takımım Almanya” dedi.
İsrael’de TV spor yorumcuları; “Biz bir İsraelli veya Yahudi sporcu yurt dışında başarıya ulaşınca sadece memnun oluruz. Şaşırtıcı !..” görüşünü dile getirdiler.
Gerçekte Almanya Futbol Federasyonu nezdinde rahatsızlık uyandıran, seçim öncesi verilmeye çalışılan mesajla Almanya’nın başka bir ülkenin iç politikasına alet edilme girişimiydi.
Tabi ki iki, üç kuşaktır göç eden bir neslin yaşadığı kimlik kargaşası da sorunun ayrı bir boyutu. Göçmen hep göçmen kalmaya devam mı ediyor?..
Geçtiğimiz hafta “Eurovision ve ebedi başkent Yeruşalayim” başlıklı yazımda yarışmanın yapılacağı yere ilişkin tartışmalar hakkında görüşümü belirtmiştim. Ben şarkı yarışmalarının da ülke halkları arasındaki dostane duyguları pekiştirdiğine inanmaktayım.
Almanya, Türkiye’de Alman milli takımında yer alan oyuncular üzerinden sporun siyasete karıştırılmasından tedirginlik duyarken Başbakan Binali Yıldırım’ın Eurovision şarkı yarışmasının İsrael tarafından ideolojik şekle dönüştürüldüğü şeklindeki ifadesi oldukça çelişkiliydi:
"Bu sene şarkı yarışması çok ideolojik şekle dönüştü. Bu yıl ilk defa İsrail'de yapılması için İsrail'e kazandırdılar. Puan alamadığı halde kazandırdılar (…) Oylama değişikliğine gittiler, planlamışlar, seneye İsrail'de Kudüs'te yapılsın... İnadına gidiyorlar, dinler arası çatışmayı körüklemek için. İsrail'in şarkıcısı iyi şarkıcı değil. İsrail sadece öldürmeyi bilir, şarkı söylemeyi bilmez.”
Yanıt vermek gerekir mi, İsrael’in dört defa yarışmayı kazandığını söylemek gerekir mi? Bence gerekmez, nasıl olsa biliyordur da bilmezden geliyordur…”Siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz!..” sözü o gün bu gün iyi prim yapıyor, niye farklı versiyonları ileri sürülmesin?..