
Leiluy nişmat- Israeldeki terör kurbanlarının ve görevi başında hayatını kaybeden tüm askerlerimizin ruhlarının yükselmesi için Rabi Akiva'nın 24000 öğrencisini kaybettiğimiz omer dönemi Yahudi takviminin yas dönemi olarak anılır. Düğünlerin yapılmadığı, müzikli eğlencelere ara verilen bu süreç, lag baomer yani omer sayımının 33.gününe kadar devam eder. Rabi Akiva'nın öğrencileri tora bilgisi açısından çok yüksek seviyedeydi ancak her biri daha çok öğrenmek, daha iyi uygulamak için yarış icerisindeyken bu rekabet onların arasındaki sevgiyi, kıskançlık ve kibire dönüştürmüştü.Rabi Akiva dönemin en büyük Talmud bilgini, tüm tora öğretisinde, en önemli prensibin "Arkadaşını kendin gibi sev" olduğunu söylerdi. Bugün israel topraklarında huzurlu ve barış içinde yaşamamız için "bizleri kendilerinden daha çok seven" askerlerimizi ve terör kurbanlarımızı anarken, Rabi Akiva ve öğrencilerini de düşünüyorum. Onların sebepsiz nefreti her birinin ölümüne neden olmuşken, bugün bir başkası için hayatından, sevdiklerinden ayrılan ruhlar herbirimizin içindeki sevgiyi arttırarak yaşama nedeni veriyor.
Rav Chlomo Zalman Auerbach “Kol Torah” yeşivasını yöneten 1995 yılında kaybettiğimiz çok değerli bir din bilginiydi. Yeruşalayimde binlerce öğrencisi ve yazdığı sayısız esere rağmen mutevaziligi ve insan sevgisi ile tanınırdı. Sokakta gördüğü genç, yaşlı herkesi sıcak bir gülümseme ile selamlardı. Bir gün öğrencilerinden biri, kuzeydeki tsadiklerin mezarını ziyarete gitmek için izin almaya gelir. İçindeki Tanrı ve insan sevgisini arttırabilmek için bu tsadiklerin mezarında dua etmek istediğini söyler. Rav Auerbach, öğrencisine o kadar uzağa gitmesine gerek olmadığını ve Yeruşalayimdeki “Har Hertzl-askeri mezarlığında “yatan askerlerin dua edebileceği tsadikler olduğunu ve “başkasını kendin gibi sev” prensibini en iyi onlardan öğrenileceğini ifade eder.
Yom Azikaron’un hemen bitiminde 2000 yıllık bir özlemin sonlanışını, kutsal topraklara dönüşümüzü sonlarına yaklaştığımız sürgünü düşünmeye başlıyoruz. Aynı coğrafyada yeniden buluştuğumuzda önce farklılıklarımızı görüyoruz. Farklı diller, farklı geleneklerle yeniden bir olmayı öğreniyoruz. Bazen bölünüyoruz birbirimize tahammül bile edemeyecek gibi oluyoruz ama sonra bir siren sesi duyuyoruz aynı sinagoglarda çalan sofar sesi gibi, duruyoruz, düşünüyoruz, kimimiz gözyaşı döküyor kimimiz dua ediyor içimizde yeniden yeşeren bir umut hissediyoruz. Birbirimizi koşulsuz sevebilmek, bir olmak için acı olayları beklemeyelim. Sağcısı solcusu, askeri sivili, dindarı milliyetçisi demeden ,sımsıkı sarıldığımız Tora’miz, uygulamaya çalıştığımız mitsvalarimiz, başımızı kaldırdığımızda tüm kalbimizle inandığımız Tanrı’mız bizleri sonsuza dek korusun ve kalplerimize, topraklarımıza ve tüm dünyaya barış getirsin.
“Ose şalom bimeromav U yaase şalom alenu, veal kol Yisrael veimru AMEN “