Nisan ayı çocukluğumda baharın müjdecisi olarak beni heyecanlandıran bir dönemdi. Günün erken ışıması, gün ışığının geç saatlere dek süregelmesi ile bütün kış hayalini kurduğum yaz tatiline biraz daha yaklaştığım duygusuna kapılırdım. Doğum günümün de Nisan ayının ilk haftasına dek gelmesi ayrı bir coşku vesilesiydi çocukluğumun.
Nisan ayı Pesah’ın habercisiydi. Kalabalık Seder sofralarında, büyükanne, büyükbaba, amcalar, teyzeler, kuzenler ve kardeşler arasında Mısır’dan çıkışın öyküsünü her yıl büyüklerimizden dinlemenin, Agada’nın kendine özgü ritüellerinin büyüsüne kapılmanın, bu bayramın simgesi lezzetleri tadımlamanın, Pesah’ı çocuk olarak kutlamanın keyfi bambaşkaydı. Binlerce yıldır her nesin bir sonraki nesle aktardığı gibi, Moşe’nin Yahudi ulusunu kölelikten özgürlüğe kavuşturmasının öyküsünü şimdilerde bizler gençlere anlatıyoruz.
Zamanla Nisan ayı çok farklı anlamlarla yüklendi benim için… Doğanın uyanışının verdiği yenilenme hissi ve bayram sevincinin yanı sıra neşe ile hüznün, acı ile sevincin, matem ile coşkulu kutlamaların yaşandığı karşıtlıklarla yüklü bir dönem Nisan ayı.
Pesah’ı geride bırakırken, Yahudi ulusunun başına gelen en büyük felaketin, Shoah’nın matemini tutuyoruz. Nazilerin ölüm makinelerinin çarklarında yok edilen altı milyon dindaşımızın anılarını yaşatmaya çalışıyor, tek suçları Yahudi olmak olan Shoah kurbanlarının her birinin bir adı, bir yaşamı, umutları olduğunu anımsıyoruz. Shoah kurtulanlarının kayda alınmış anlatılarını ve o döneme ait belgeselleri izliyor, dünyanın bu soykırıma nasıl suskun kaldığına bir türlü anlam veremiyoruz.
Ben kişisel olarak, Polonya’da bir zamanların Yahudi varlığının izlerini sürdükten, mezarlıkları, toplu kıyım alanlarını, Schindler’in fabrikasını, Varşova Gettosu kalıntılarını, Auschwitz- Birkenau, Majdanek’i gördükten sonra ölüm kamplarına binleri, on binleri, yüzbinleri taşımış tren rayları kalıntılarına bir çiçek demeti bırakırken hissettiklerimi ifade etmekte her zaman zorlandım.
Shoah’nın matemini tutmak için Yahudi olmak gerekmiyor… Her birimiz, hayatı söndürülmüş bir kişi anısına bir mum yakabiliriz Yom HaShoah’da. Bu yıl başlayan bir uygulama ile adını bildiğiniz bir Shoah kurbanının adına veya bilmediğiniz bir kurban anısına mum yakabilirsiniz. Bunun için www.shemvener.org.il adresine girmeniz yeterli. Sizin vereceğiniz veya seçeceğiniz ismin adına bir “Ner Neşama” yakılacak. Anısına mum yaktığınız kişinin adını böylelikle öğrenecek belki de bir nebze huzur bulacaksınız.
Yom Azikaron, bu yıl Nisan ayına denk gelen diğer bir anma günü. İsrail’in bu güne dek yaşamak zorunda kaldığı savaşlarda şehit düşen, sivil halka yönelik terör girişimlerinde yaşamını yitirenlerin anıldığı 24 saatlik bir süreç. 17 Nisan akşamı başlayacak bu ulusal matem günü, 18 Nisan akşamı düzenlenecek resmi bir törenle sona erecek. Her yıl olduğu gibi güneşin batışı ile birlikte matem yerini bayram kutlamasına, Yom Atsmaut’a (Bağımsızlık Bayramı) bırakacak.
Yani acının, hüznün, matemin, sevince ve yeni umutlara dönüşmesini kutlayacağız bir kez daha… Karanlıkların aydınlıklara dönüşümünü… Bu yıl umutların, özgürlüğün, iki bin yıllık özlemin ardından bir ülkenin kurulmasının, kısa zamanda dünyanın en ileri ülkeleri arasına giren İsrael’in 70.yılını kutlayacağız. Daha nice nice yıllara İsrael…