Başbakanın 1000, 2000, 3000, 4000, 5000 ve herhalde yakında gelecek, (!), 6,7 ve 8000 no.lu yolsuzluk davalarından henüz bıkmadınızsa, bu yazı size göre değil, ana akım medyayı takibe devam edin. Yolsuzlukların üstüne gitmek medyanın en önemli görevlerinden biri, bu konuda hiç tereddüdüm yok. Ama bir sabah kalktığınızda ‘’ Başbakan istihbarat şeflerinin fikir ve önerilerinin aksine, eşinin ve oğlunun tercihlerini seçti’’ diye en iri puntolu bir manşet okuyup küplere biniyor, ülkenin nasıl ellere teslim edildiğiyle ilgili samimi üzüntü ve endişe duyuyorsunuz.
Tefrikanın ertesi günkü bölümünde ise olayın Ürdün’de tutuklu bulunan bir İsrailli güvenlik görevlisinin başbakan tarafından karşılanışı ve kucaklanışıyla ilgili olduğunu anladığınızda, en azından bir kısmımız, medyanın zekâmıza hakaret ettiği hissine kapılabiliyoruz.
Medyanın kimin tarafından gelirse gelsin yolsuzlukların üstüne gitmesi ülkenin, demokrasinin sağlığı açısından son derece önemli, olmazsa olmazı; yeter ki rating uğruna veya belki de bazı farklı nedenlerle ölçüler darmadağınık edilmesin.
Buraya kadar okumaya devam ettiyseniz, konumuza geçebiliriz.
Geçtiğimiz 2017 yılı ülkemiz için bazı alanlarda özellikle başarılı bir yıl oldu.
İnovasyon konusunda son yıllardaki trend devam etti ve büyük başarılara imza attık.
Aynı başarıyı ülkenin dış politikasında açılan yeni ufuklarda da görmek mümkün. Gerek Afrikadaki ülkelerle, gerekse de bugüne kadar dolaylı da olsa ilişkide bulunamadığımız birtakım Ortadoğu ülkeleriyle gelişmekte olan ilişkilerimiz var.
Ancak ben bugün sadece turizm konusuna değinmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl İsrael turizmde kendi rekorunu büyük farkla kırdı. Ülkeye 3.6 milyon cıvarında turist girdi. 2016 yılına oranla 700.000 kişilik bir artış sözkonusu. (Diğer bir deyişle 3 milyonluk çıta ilk defa aşılmış oluyor). Giren turist sayısındaki artış bir yandan istihdam oranını arttırırken, diğer yandan da ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlıyor.
Bu başarının muhakkak ki birden fazla öğesi var. Turizm Bakanlığının geçmiş yıllara oranla daha iyi bir çalışma yapmış olması, pazarlama metodlarında yenilikler, uluslararası seyahat acenteleriyle daha sıkı ilişkiler, gökyüzünün ek uçak şirketlerine açılımı, bu katmanlardan bazıları.
Ne var ki ülkenin savaş ve terör konusunda göreceli sukuneti de muhakkak ki rekora direkt etki eden ana unsur.
İsraelin turizminden sorumlu yöneticileri son yılarda gözlerini özellikle Çin ve Hindistandan gelebilecek potansyel turistlere dikmiş durumda. 2016 yılına göre Çinden gelen turist sayısında yüzde 46’lık bir artış sağlandı ve sayı 105 bine çıktı. Sanırım bu bağlamda söylenebilecek tek şey sınırın gökyüzünde olduğu.
Ancak şimdilik ziyaretçi sıralamasında ABD halen en önde… Geçen yıla oranla % 21’lik bir artış gösteren ABD’li turist sayısı, 2017’de 716 000 kişiye ulaştı. İkinci sırada 307 000 kişiyle Rusya, üçüncü sıradaysa 284 000 kişiyle Fransa yer alıyor.
Gelen turistlerin en büyük kısmı, % 28, akraba ve arkadaş ziyaretleri için gelirken, ikinci sırada dini nedenlerle gelen Hristyan turistler var, (% 23); sadece gezme amacıyla gelenler de (yüzde 22) üçüncü sırada yer alıyor.
Yapılan araştırmalara göre turistlerin % 78’i Kudüs, % 67’si Tel Aviv, % 49’u Ölü Deniz ve % 35’i de Kineret gölü ve çevresini gezeceklerini belirttiler.
Tabii İsrael ve turizm kelimeleri yanyana gelince bir üçüncü yeri de belirtmeye kesinlikle gereksinim var; Eilat. Kış aylarında Eilat Avrupanın 20 değişik şehrinden direkt uçuşlara ev sahipliği yapıyor.
Eilat şehri de rekorlardan nasibini aldı ve bu seneki ‘’kış turizmi’’ sezonunda geçen seneye oranla yüzde yüzlük bir artışla 100 bin turisti ağırlamış oldu.
Gelen turistlerin ne kadarı Yahudi asıllı peki? Oran sadece % de 20. Çarpıcı bir istatistik de bir turistin harcama ortalaması. Rakkam 1600 doları buluyor.
Seneye 4 milyona imza atmak dileğiyle, (tabii bu dileğim 2018 yılını savaşsız geçirmemiz dileğini de kapsamı içine almış oluyor!)