Her yıl olduğu gibi, bu yıl da 27 Ocak günü dünyanın birçok ülkesinde Holokostu anma etkinlikleri düzenleniyor. 27 Ocak 1945, Nazilerin kurduğu Auschwitz-Birkenau ölüm kampının Sovyet orduları tarafından özgürlüğüne kavuşturulduğu tarih. 2005 yılında, yani kampın kurtarılmasından tam 60 yıl sonra BM Genel Kurulu bu simgesel tarihin Uluslararası Holokost Anma Günü olarak kabul edilmesine karar verdi.
Bu kararın bir göstergesi olarak da o yıl çok soğuk ve karlı bir 27 Ocak günü dünya liderleri Auschwitz’de bir araya geldiler. Kimler yoktu ki o gün orada… Yoğun kar yağışı altında, paltolarına bürünmüş üşüyerek… Dünya liderleri, ölüm çarkından kıl payı kurtulan Holokost Kurtulanları, ırkçılığa karşı çıkacak genç nesiller “Bir Daha Asla” sözü verdiler.
İşte bu kararın alınmasından itibaren, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dünya ülkeleri, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da yükselen ırkçılık ve antisemitizm sonucu tarihin en büyük felaketi Holokostu, sırf Yahudi oldukları için Nazilerce sistematik bir şekilde yok edilen 6 milyon Yahudi’yi her yıl düzenlenen etkinliklerle anıyorlar.
Holokostun tekrar yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapmanın tüm insanlığın ortak sorumluluğu olduğuna kanaat getiriliyor. Tarihin bu karanlık döneminin unutulmaması, bundan çıkarılacak derslerin genç kuşaklara aktarılması için çalışmalar yapılması, eğitim programları düzenlenmesi hedefleniyor.
Bu girişimler kulağa ne kadar hoş gelse de, ne yazık ki ortada acı bir gerçek var. İkinci Dünya Savaşında yıkıma uğrayan Avrupa ülkeleri tarihten ders çıkaramıyor, aşırı sağ ve Nazi sempatizanı partiler yükseliyor, İsrail karşıtlığına koşut olarak Yahudi nefreti körükleniyor, Yahudilere yönelik antisemit girişimlerin sayısı giderek artıyor. Ya ABD’deki durum nasıl açıklanabilir? Günümüzün Donald Trump Amerika’sında da antisemit girişimler giderek yükselme eğilimi gösteriyor.
Bir yandan Holokost anısına duyarlı bir tutum takınılırken, diğer taraftan Yahudi nefretinin körüklenmesi, Yahudi’nin şeytanlaştırılması, dünyayı yöneten güç olarak hedef gösterilmesi, sadece 6 milyon dindaşını yitiren Yahudi toplumu için değil, insanlık adına ne kadar üzücü bir gerçek.
Yazıma; “Türkiye’miz Yahudi karşıtlığına geçit veriyor” başlığını koyarken inanın çok üzgündüm. Ama ne yazık ki gerçek… Ne yazık ki, son zamanlarda güzel Türkiye’mizde atılan Yahudi karşıtı tohumların giderek serpildiğini görüyor, yüzyıllarca süregelmiş din kardeşliğinden eser kalmadığını içimiz burkularak izliyoruz. Bu durum okullarda Hıristiyan, Müslüman, Yahudi birlikte eğitim görmüş, birbirimizin evini evimiz bellemiş, en köklü arkadaşlıkları edindiğimiz, bayramlarımızı birlikte kutladığımız, farklılıklarımızı zenginlik olarak algıladığımız, özgün kültürlerimizi paylaştığımız bizim nesil insanları için kolaylıkla kabullenilecek bir durum değil.
Hele hele Türkiye’nin TV kanallarında sıkça nerede, nasıl yetiştikleri, nereden türedikleri belli olmayan “sözde yetkili” kişilerin Yahudilikle, Yahudi diniyle, dünya Yahudiliği ile ilgili yalan/yanlış bilgiler vermelerinin, çarpık iddialarda bulunmalarının, merakla izlenen dizi filmlerde Yahudi imajının ‘olumsuz’, ‘düşman’, ‘Allahsız’, ‘şeytani’ olarak tanımlanmasının kime faydası var acaba? Antisemitizmi / ırkçılığı körüklemekten başka…
Türkiye bu durumu niçin görmezden geliyor? Veya bu durumu engellemek üzere niçin önlem almıyor? Daha doğrusu BM kararı ile antisemitizme ve ırkçılığa karşı mücadele etme düsturunu benimseyen Türkiye, ülkede Yahudi karşıtı rüzgârların esmesine niye izin veriyor? Bu sorular aklımızı kurcalarken, acıtıyor da aynı zamanda…
Bir de Holokost inkârcıları var… Gaz odalarının, fırınların hiç var olmadığını iddia edenler… Onlardan hiç söz etmek istemiyorum. Geçmiş yıllarda İsrail’de otobüs, café ve kamusal mekânlarda, kollarında Nazilerin vurduğu sayı dövmesini taşıyan Holokost kurtulanlarına, ölüm fabrikasının çarklarından kurtulmuş kişilere sıkça rastlardık. En yakınlarını yitirmiş, kurdukları yeni yaşama tutunmaya, tahammül etmeye çalışan bu buruk insanların gözlerinde her zaman hüzün hâkimdi.
Bu kişiler çok yaşlandıkları ve günden güne azaldıkları için onları artık etrafta göremiyoruz. Son olarak verilen bilgiler doğrultusunda her gün 40, her ay 1200, her yıl 14.200 Holokost kurtulanı aramızdan ayrılıyor. Daha da üzücü olanı, geçtiğimiz yıl İsrail’deki 162 bin Holokost kurtulanının üçte birinin –her ne kadar son yıllarda önlemler alınmaya çalışılıyorsa da - geçim sıkıntısı çekiyor olması… Bu demografik doğal süreç sonucunda 2018 sonunda İsrail’deki sayılarının 149 bine ineceği öngörülüyor.
Gönül isterdi ki, antisemitizm ve ırkçılığın kurbanı olmuş, tarihte Yahudilerin uğradığı en vahim soykırımın son tanıkları bu kişiler, hayatlarının en azından son demlerini huzur içinde yaşasınlar… Onlar bunu hak ediyor…