top of page

Cinsel tercihlerde ayırımcılık üzerine…


Birkaç ay önce Bar İlan Üniversitesi’ne bir söyleşi için gitmiştim. Hem doktora yapan, hem de üniversitede çalışan çok cici bir hanım, mekânı golf arabada gezdirirken, geniş çimenlik bir alanın LGBT pankartları ve rengârenk balonlarla süslendiğini, oldukça kalabalık bir gençlik grubunun etkinlik düzenlediğini gördüm. Bar İlan Üniversitesi bilimsel eğitimin yanı sıra dini eğitime de çok önem veren bir kurum.

Rehberimize üniversitenin bu türden bir etkinliğe nasıl müsaade ettiğini sorduğumda, yönetimin pek memnun olmadığını ancak demokrasinin bunu gerekli kıldığını söyledi. Gerçekten insan hakları ve özgürlükler kişilerin düşüncelerinin yanı sıra cinsel eğilimlerine de saygılı olmayı gerekli kılıyor.

Birkaç ay önce Türkiye’de iken, İsrail Dışişleri Bakanlığınca İstanbul’a yapılması öngörülen bir tayinin bazı samimi dostlarımda tedirginlik yarattığını duymuştum; “eksik olan bir de buydu!” gibisinden bir tepki… Yetiştiğim çevre, paylaştığımız değerler, önyargılar bu rahatsızlığı anlaşılır kılmaktaydı.

İsrail’de Dana İnternational’ın 1998 Eurovision Şarkı Yarışması’nı kazanması ile pek çok eşcinsel “dolaptan çıktı”. Bu deyim İbranicede erkek veya kadın bir eşcinselin tercihini gizlemeden açıkça ifade etmesi anlamına geliyor. İsrail cinsel tercihleri seçme özgürlüğünün en serbestçe yaşanabildiği, her yıl haziran ayında dünya genelinde düzenlenen Onur Yürüyüşünün en renkli ve geniş katılım ile gerçekleştirildiği ülkelerden biridir. Yeruşalayim’de, LGBT Parade’ı (geçidi), seküler kesim ile dinciler arasında gerilim kaynağı olmaya devam etmesine rağmen her hangi bir kısıtlama söz konusu değil.

Buna karşılık Türkiye’de provokasyonlara neden olabileceği gerekçesi ile LGBT’lerin her türlü etkinlikleri, hatta Ankara’da düzenlenen filim haftası bile yasaklandı. Bu karar üzerine Almanya'nın Avrupa işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth twitter üzerinden tepkisini gösterdi.

Ben de açıkçası denizde kucak kucağa cilveleşen iki yakışıklı delikanlıyı, sokak ortasında hararetle dudaktan öpüşen iki hanımı gördüğümde, TV’de ise son derece yakışıklı erkek sunucunun evimde kocama sorayım dediğinde; “o da mı?” diye hayretten şaşkına döndüğümü itiraf etmeliyim. Ne var ki toplumda aynı cinsten iki kişinin birlikte yaşamaları, evlenmeleri ve çocuk sahibi olmaları artık kanıksandı. Çalışma hayatında bu yönde en ufak bir ayırımcılık söz konusu değil, zaten iş yaşamında kişinin cinsel tercihi sorgulanmıyor.

Geçenlerde eşim bir gün sekiz yaşındaki torunumuzu arkadaşının evinden almaya gittiğinde kapıyı genç bir erkek açtı. Akşamüstü idi ve eşim dönüş yolunda torununa; “arkadaşının annesi galiba geç saatlere kadar çalışıyor” diye sorduğunda; “ onun annesi yok, iki babası var” yanıtını aldı. Gayrı ihtiyari düşündüm, bu çocuk çevresinde doğal karşılanan bu tür bir yaşam tarzını ileriki yaşlarda sıradanlaştırmaması için bir neden olabilir miydi ?.

İsrail’de iktidardaki hükümet muhafazakârdır ve ülke dindar partilerin de içinde yer aldığı bir koalisyon ile yönetilmektedir. Her hangi bir yurt içi veya yurt dışı göreve atamada cinsel eğilimler değil sadece liyakate bakılmaktadır. İsrail bir Yahudi devletidir. Ancak İsrail’in bir Yahudi devleti olması bir din devleti olduğu anlamına gelmez. Daha doğrusu devlet işlerinin Alaha’ya (Yaşam Kuralları) göre yönetildiği anlamına gelmez.

Modern demokrasilerde din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayırımcılığı gibi cinsel tercihler konusunda da bir ayrımcılığın kabul görmesi artık mümkün değildir.

NOT: Bu yazı, kısa bir süre önce konuya ilişkin doğru veya yanlış koparılan fırtına sonrasında kaleme alınmış; yetişme tarzım, inançlarım ile liberal ve demokratik değerlere saygım konusunda küçük çaplı bir iç hesaplaşmadır.

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page