Sevgili okurlar, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle başladığımız diyabeti anlama ve farkındalık kazanma serimizin son yazısına geldik. Eğer henüz okumadıysanız önceki iki yazının linklerini bu yazının altında bulabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta Can’ın hemoglobin A1c testi sonucunun %7,5 çıktığını yazmıştım. Bu sonuç Can’ın diyabeti olduğunun göstergesiydi. Pre-diyabet durumunun aksine kişi şeker hastası olduğunda bir şeyleri eski haline çevirmek çok daha zordur. Çünkü tanı konulduğunda pankreasın insülin salgılamaktan sorumlu olan hücrelerinin %50’si zaten zarar görmüştür. Kişinin yaşına, kilosuna, hayat tarzı (beslenme, spor, uyku) değişikliğine ne denli sıcak baktığına ve hastalığın tanı esnasındaki durumuna göre ilaç tedavisine başlaması gerekir. İlaçların farklı mekanizmaları vardır. Genel olarak pankreasın daha da fazla insülin salgılaması için gerekli sistemleri harekete geçirmek ya da hücrelerimizin başındaki bekçilerin insüline daha duyarlı hale gelmelerini sağlayarak insülin direncini kırmaya yönelik çalışırlar. Düzenli spor ise insülin direncini yine doğal yolla hafifletmeye yarar.
Ne yazık ki hayat düzeninde değişiklik yapılmadığı sürece kişi kendini kısır döngünün içinde bulur. Zamanla ilaçlar yetersiz kalır ve kişi pankreasın ona veremediği insülini gün boyu iğneler ile tedarik etmeye başlar.
Gitgide artan insülin miktarı vücutta iltihaplanmayı da beraberinde getirir. Ayrıca öğünde bulunan karbonhidrata ya da o günkü hareketliliğe oranla alınan fazla insülin kandaki şekerin gereğinden fazla düşmesine ve şeker dalgalanmalarına sebep olur ve bunlar komplikasyonlar için davetiye çıkması demektir.
Eğer insülin iğnesi kullanan bir yakınınız varsa mutlaka ama mutlaka insülin iğnesini yapmadan önce kandaki glikoz miktarının kontrolünün önemini bildiğinden emin olun. Şayet doğru şekilde yönetilen hastalık insana, belki konforu biraz düşmüş ancak komplikasyonsuz ve uzun bir ömür sunabilir. Ancak kontrolsüz, öğündeki karbonhidrat miktarından bağımsız ezbere vurulan insülin iğneleri, şeker hastalığının yanında taşıdığı bir çuval dolusu komplikasyonu da beraberinde getirecektir. Sinir sisteminin zarar görmesi, uyuşmalar, his kaybı, gözde oluşan hasarlar, böbrek yetmezliği, damarlarda oluşan rahatsızlıklar bunlara örnektir. Üstelik demans hastalığı da kontrolsüz, yüksek şeker seviyeleri ile ilişkilendirilmektedir.
Kolay mı? Değil. Her an yediklerini hesaplamak, öğün öncesi ve sonrası şeker ölçümü yapmak, yanında hep ilaçla dolaşmak, kendine iğne yapmak ya da yaptırmak hiç kolay değil. İşte bu yüzdendir ki hasta olmadan evvel biraz kontrollü olmak daha kolay diyorum hep. Sizleri üç haftadır aynı konuya maruz bırakmam işte bu yüzden. “Amaaan vakti gelince bakarız.” yolundan sizi döndürmeye çalışmam da…
Vakti hiç gelmesin!
Son olarak dikkatli olmamız gereken nokta, sağlıklı olduğunu düşünen kişi,
· Çok sık idrara çıkıyorsa, (çünkü vücut yüksek glikozu idrar yoluyla atmaya çalışıyor)
· Su içmesine rağmen ağız kuruluğu yaşıyorsa, (çünkü vücut idrarla çok sıvı kaybediyor)
· İstemsiz kilo kaybı yaşıyorsa, (çünkü hücreye giremeyen glikoz depolanmıyor da)
diyabet sorunu yaşayıp yaşamadığını çok geçmeden kontrol etmelidir.
Belirtmek isterim ki vücut içinde diyabetin oluşumu ve seyri bu yazılarda anlattığımdan çok daha karmaşıktır. Örneklerim yüzeysel olup anlatmayı kolaylaştırmak içindir.
Düzenli hareketlilik, gün boyu devamlı ağzımıza bir şeyler atmayarak pankreası dinlendirmek, glisemik yükü çok yüksek olan öğünleri sık sık tüketmemek ve kilo kontrolü bizi yolun güvenli tarafında tutmaya yardım edecektir.
Sevgili okurlar, sağlık uzmanlarına güvenmek elbette güzeldir. Ancak siz siz olun en kıymetli hazineniz olan sağlığınızı gözünüz kapalı başkalarına teslim etmeyin. “Doktor ne derse doğrudur, o işini bilir.” deyip sorumluluğu yalnızca doktora ve kadere bırakmayın. Bilgi edinin, sorun, anlayın, neyi neden yaptığınızı bilin ki motivasyonunuz bilgiden gelsin, çaresizlikten değil. İnanın ki o ikinci sufganiyayı (poğaçayı) zorunda olduğunuz için değil de kendiniz tercih ettiğiniz için yememeyi seçmek çok daha kolay, çok daha keyifli. Yıllardır hatır için yediklerinizi de tekrar değerlendirin derim. Kimsenin hatırı için sağlığınızdan olmaya değmez bence.
Dilerim her daim sofranız ışıklı, hayatınız mucize dolu, vücudunuz ise şifalı olsun.
Hag Hanuka Sameah!
Sevgiyle,
Rosie Sarfati
Diyabet serisinin ilk iki bölümüne aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
“Şeker hastalığı şeker yemekten mi olur? – 1-2”
Comments