Şarapsız bir Seder olur mu hiç? Olmaz tabii… Oysa çok uzun zamanlar önce, ülkenin birinde yaşayan Yahudi halkının tümü Seder gecesini hiç şarap içmeden geçirmek zorunda kalmış. Gelin, nasıl olduğunu anlatayım…
Ülkenin birinde - şaşıracaksınız ama - Yahudi düşmanı olmayan bir kral hükmediyormuş. Hatta Yahudi toplumunun baş hahamı kralın en yakın arkadaşıymış. Kral, hahama saygı duyar, onun dürüstlüğünden, zekâsından, insancıllığından, kurnazlığından etkilenir, takdir edermiş. Bir sorunu olduğunda kral, hahama danışırmış.
Ama ne yazık ki ülkenin Yahudi dostu olmayan başbakanı, kralın hahamla olan dostluğunu kıskanır. Günün birinde başbakan krala; “Bu hahama niye dostluk gösteriyorsunuz?” diye sorar. “Niye olmasın? Çok zeki bir adam… Kalbinde sadece iyilik ve Tanrı sevgisi var. Dostluğumu hak ediyor” diye yanıtlamış kral.
“Peki, hahamın gerçek yüzünün böyle olmadığını, siz majestemizin kurallarına ve kanunlarına karşı gelmekten çekinmediğini size kanıtlarsam?” demiş başbakan… “Bunu kanıtlayabileceğinden şüphem var. Kanıtlarsan ben de ona nasıl davranmam gerektiğini öğrenmiş olurum. Fakat suçlamalarında yanılırsan sana nasıl davranmam gerektiğini öğrenmiş olurum. Söyle bakalım başbakan… Önerin nedir?”
“Yarından sonraki gün Yahudiler Pesah bayramlarını kutlayacaklar. Bayramın ilk iki gecesi Seder adını verdikleri sofranın etrafında toplanır dualar ederken dört bardak şarap içerler. Şarap sofralarının vaz geçilmezidir. Önerim Yahudilerin bu yıl Seder sofrasında şarap içmelerini yasaklamanızdır. Böylece hahamın ve Yahudi halkının sizin emrinize uymadıklarına ve sizin hakkınızda nasıl ileri geri konuştuklarına tanık olacaksınız” demiş ve hain planını anlatmış başbakan.
Kralın; “Buna nasıl tanık olacağız?” sorusuna şu yanıtı vermiş başbakan: “Baş haham kendi evindeki Seder sofrasına oturmadan önce, toplumun evsizleri ve fakirleri için düzenlenen Seder sofrasının başına oturur. Biz de fakir kıyafeti giyer aralarına karışırız” demiş.
Kral kabul etmiş ama ; “Kelleni tehlikeye atıyorsun” sözleri ile uyarmış başbakanı. Başbakan kendinden çok emin bir şekilde, “Hahamın kellesine karşı, benimki” yanıtını vermiş.
Ertesi gün kral baş hahamı huzuruna çağırmış ve emretmiş… “Yahudi halkına söyle, Seder masasında şarap içmek yasaktır. İçenler ölümle cezalandırılacaktır…” Baş haham çok şaşırmasına rağmen yine de; “Kralın emri bu ise itaat edilmelidir” yanıtını vermiş.
Baş haham ülkenin tüm Yahudilerine kralın emrini duyurmuş. “Şarap içemesek de, Seder’i her zaman olduğu gibi coşku ve heyecanla kutlayacağız. Agada bize şarap içmemizi buyurduğu her seferinde, boş kadehimizi kaldırıp dualarımızı edeceğiz” demiş. Çünkü Yahudiler için insan hayatı, dört bardak şarap içme ‘mitzvası’ndan daha önemliydi.
Pesah akşamı her şey planlandığı gibi oldu. Fakirlerin oturduğu uzun masada herkesin önünde matsa, haroset, yumurta, marul, kurban ve acı otlardan oluşan bir Seder tabağı ile şarap kadehi vardı. Ve tabii ki şarap dolu sürahiler ve şişeler… Kral ve başbakan da aralarına karışmış, sofraya oturmuş ama kimsenin dikkatini çekmemişler. Baş haham sofranın başına oturmuş.
Agada okunuyor, boş kadehler havaya kalkıyor, masalardaki şarap şişelerine kimse el sürmüyordu. Ama buna rağmen insanlar neşeliydi, Mısır’dan çıkışı, kölelikten özgürlüğe geçişi coşkuyla kutluyorlardı.
Hatta kral bile Seder sofrasında bulunmaktan hoşnuttu. Zaman zaman dualara, şarkılara katılıyor, etrafındakiler gibi boş kadeh kaldırıyordu. Bunca kalabalık arasında tek bir mutsuz kişi vardı. Evet, tahmin ettiğiniz… tabii ki başbakan…
Ertesi gün kral, aynı saatte baş hahamı ve başbakanı saraya davet etmiş. ”Değerli baş haham, biz dün akşam size gizlice konuk olduk. Başbakan emirlerime itaat etmeyeceğinizi iddia ediyordu. Oysa bütün Yahudiler, bayram kutlamasında çok önem taşıdığı halde şarap içmediniz, emrimden dışarı çıkmadınız. Başbakanı size teslim ediyorum, ölüm şekline siz karar verin” demiş.
“Katiyen olmaz majesteleri… Bizim Yeruşalayim’deki kutsal tapınağımız yıkıldığından beri hiçbir dini makamın ölüm emri vermeye hakkı yoktur” yanıtını vermiş baş haham.
Bunun üzerine kral, cezaya kendi karar vererek başbakanı idam ettirmiş. Ardından, “Yahudi halkına söyle, şarap içme yasağı kaldırılmıştır” diye buyurmuş. Bu mutlu haber kısa zamanda tüm ülkeye yayılmış. Seder sofraları etrafında sadece Mısır’dan özgürlüğe çıkışın mucizesi değil, aynı zamanda zalim bir düşmanın oyunundan kurtulmuş olmalarının mucizesini kutlamışlar. O ülke halkının en büyük mutlulukla kutladıkları Pesah bayramı olmuş o yıl.
Bu yazının yayınlanmasından birkaç gün sonra, ailelerimiz, yakınlarımız, dostlarımızla birlikte Seder sofrası etrafında oturup Pesah’ı kutlayacağız. Yahudi halkının Mısır’dan çıkışı ile özgürlüğe adım atmasını bir kez daha anımsayıp sevinecek, çocuklarımıza bu tarihin önemini bir kez daha anlatacağız. Sofralarımızdan hiçbir şey eksik olmayacak, Seder’in bütün gerekleri ve tabii ki bol bol şarap…
Geçen yıl Pesah’ı ve ardından Rosh Ashana’yı malum pandemi yüzünden her birimiz kendi evimizde biraz buruk yaşamamızın ardından, İsrael’de yaşayanlarımız bu Pesah’ı sevdiklerimizle birlikte kutlamanın mutluluğunu daha da çok duyumsayacağız bu yıl... Yan yana oturmanın, Seder’e özgü bir şekilde hafif kaykılarak birlikte kadeh kaldırmanın, “Ma niştana ha layla ha ze”yi (bu gece farklı olan ne) gerçek anlamına, güncel anlamlar katarak söylemenin keyfine vararak…
Hag Pesah Sameah…
------------------------
Kaynakça: https://www.chabad.org/holidays/passover/pesach_cdo/aid/492150/jewish/Timeless-Passover-Stories.htm
Comments