Üretkenlik Emsali - Suzan Nana Tarablus
top of page

Üretkenlik Emsali - Suzan Nana Tarablus

Dergi Yayın Yönetmeni, Araştırmacı Yazar






Suzi Sabaner

Suzan Nana Tarablus ile tanışıklığımız bir Macahel gezisinin yemyeşil büyülü ortamında pekişti. Renkli kişiliği, yazma tutkusu, yaşam dolu oluşu ilgimi çekti. Suzan Nana çağdaş, sıradışı, oldukça üretken, renkli bir kadın, gezgin bir yazar... Şalom’a yıllardır hizmet veriyor. Şalom DERGİ’de uzun yıllar yazdıktan sonra yayın yönetmeni görevini değerli Nelly Barokas’tan devraldı. Tutkuyla yaptığı dergiciliğin yanı sıra, durmaksızın kitaplar yazmakta. Onu daha yakından tanımak ve tanıtmak istedim.



Uzun zamandır Şalom‘a gönül verdin. Yazma tutkunu çok iyi biliyorum. O kadar ki, beni de motive ettin. Şalom’un aylık DERGİ’sinde önce yazar, daha sonra yayın yönetmeni olarak aktifken, arka arkaya dört kitap yazmaya isteklendiren etkenler neler oldu?


Evet 1990’dan bu yana Şalom’daki varlığım sürüyor; yurt dışı basınında, geniş toplum basınında freelance işlerle birlikte… Sonralarında da, o zamanın yayın yönetmeni Nelly Barokas’a verdiğim vaad üzerine ilk sayısından itibaren DERGİ’de yazmaya devam ettim. Barokas’lar İstanbul’dan ayrıldıklarında ise, DERGİ yayın yönetmenliğini kucağımda buldum… Bu yaz başında 124. sayısını yayınlamış olacağız.


Aslında kitap yazmak konulu sorunun cevabına gelince…Tek kelime ile ateşleyici sebebi ‘pandemi’ oldu! 2020’nin ilk aylarında sokağa çıkma yasaklarıyla evlere kapanmışken, kısa süre içinde ilk kitabım “Bir Sabah Galata’da Uyandım” ile yola çıktım. Bu sözlü tarih çalışmasını yaparken amacım görüşme yaptığım kişilerin sadece Galata ve çevresindeki yaşamını öne çıkarmak değil, aynı zamanda İstanbul’da yaşayan Yahudilerin sosyo-kültürel ve ekonomik yaşamına da ışık tutmaktı. Bu nedenle, ele aldığım her bir kişinin atalarının kökenini, azınlıklara yönelik politikaların, yaptırımların hayatlarına hangi boyutlarda yansıdığını, eğitim-öğretim hayatlarını, Yahudi toplumuna ve geniş topluma katkılarını, etnik ve kültürel aidiyetlerini ne ölçüde koruduklarını yansıtmaya çalıştım.


Kitabım, ülkemizin en kıdemli ve en prestijli yayınevi Varlık Yayınları tarafından yayımlandı ve (hayretlerime karşın) geniş ilgi uyandırınca, yola devam etmeye karar verdim. Zaten Pandemi de sürüyordu. “Çek Kayıkçı Balat’a” çalışmam aynı keyifle ortaya çıktı. Balat – Hasköy “tanıklıkları” dünyasında merak içinde yol aldım. Kimi kez bu yaşamlara eklemlenerek anlatıların orta yerinde buluverdim kendimi. Böylesi durumlarda tanıklıklara kendi ailemin uzun yolculuğundan kesitler de ekledim. Çünkü anlatılan “bizim” hikayemizdi…


Her iki kitabımdan büyük keyif aldım ve tabii ki bu çalışmaya bir ‘İstanbul Üçlemesi’ niteliği kazandırarak üçüncüsünü eklemeye karar verdim. “Kuşaktan Kuşağa Kuzguncuk Yolculuğum” ile devam ettim. Hatıralarını benimle paylaşan her tanıktan çok şey öğrendim. Zaman-mekan benzerliğiyle birlikte, duyguların paralellik taşıdığını, her yaşam kesitinin kendimizden bir anıya da ışık tuttuğunu böylelikle öğrendim.


…Son sözlü tarih çalışmamın ilhamının ilk tohumunu atan yayıncım Filiz Nayır Deniztekin oldu: “Baba Bize Neden Dönme Diyorlar?” Böylece Selanikliler…. Maaminim… veya Dönmelerin suskunluklarını terk ettikleri bir ilke imza atılmış oldu. Toplumda geniş ilgiyle karşılandı. Şimdilerde ikinci baskısını yayınlamak üzereyiz. Aynı zamanda Bar-İlan Üniversitesi İbranice haklarını almak üzere ilgilendi. İngilizce tercümesi ise, Europe Books tarafından bütün dünyaya dağıtılacak…

Kısacası… Çok mutluyum!



Başarılı bir derginin yazarı, yayın yönetmeni olmak ile kitap yazarı olmanın farkını ve benzerliklerini kendi deneyimlerinden yola çıkarak anlatır mısın?


Yazım dünyasında var olmak çok keyifli. Hayatımın bu evresinde yazmak adeta benim için bir yaşam şekline dönüştü. Yaşamın yazarak daha anlamlı olduğuna inanıyorum.

Gazete ve dergi yazarlığı, zaman yönetimi açısından daha çok güncellik taşıyor, kimi kez neredeyse “anlık” kararlar… çalışmalar, yazılar gerektiriyor… Gazetecilik kadar olmasa da dergicilikte de daima bir “son tarih” vardır.


Kitap çalışmalarımda ise zaman, duygular, zihnime kazınanlar ile bilgisayarımın tuşları arasında bir bütünlük, bir yalnızlık içindeyim… Kocaman bir mutluluk yumağına dönüşen o huzurlu, görkemli yalnızlık…


Geçmişi yakınsamak… çocuklarıma tanımadıkları aşinalıklarımdan söz etmek…. torunlarıma böylesi bir miras bırakmak… tarihimizin sadece zaferlerden oluşmadığını, geçmişin sararmış sayfalarının gül suyuyla yıkanmadığını anlatmak… soyuma, atalarıma bir borç ödemek…. Sanırım yazarlığımı besleyen dürtüler bunlar. Bir de tabii ki, o muhteşem arzu: Ölümsüzlük arayışı!



Anne, babaanne, yazar, dergi yayın yönetmeni, yazar, gezgin bir kadın olmak nasıl birşey? Zamanını nasıl yönetiyorsun?


Hayatımın hasat dönemini yaşadığım bu yıllarda, hiç bir mutluluğu kaçırmadan, ertelemeden kucaklamaya çalışıyorum. Öylesine coşkulu bir zaman diliminde yaşıyorum ki… Örneğin ev taşıyorum, çok yorgunum ama yine de torunum Emir’in maçını kaçırmıyorum. Sürünerek de olsa izlemeye gidiyorum, şehrin en ücra noktasında olsa da…


Aslında zaman beni yönetiyor, diyebilirim. “Önceliklerim” elbette çocuklarım, torunlarım… Örneğin, seyahat programlarımı onların kutlamalarını kaçırmamak üzere planlıyorum. Seyahat ise benim büyük tutkularımdan biri. Küçük bir kız iken dünyayı görmek amacıyla hostes olmayı hayal etmiştim.



Gezilerini hangi amaçla yapıyorsun? Neye göre planlıyorsun?


Uzun yıllardır seyahat etmeyi sürdürüyorum. Çalışırken zamanı yönetmek tatillere ve izinlere bağlıydı. Şimdilerde zaman bana ait. Hayallerini kurduklarımın peşi sıra gidiyorum.


Merak, araştırma, farklı kültürler tanıma… “insan” unsurunu her şerait altında izlemek bana farklı ufuklar açıyor. Görüyorum, anlıyorum, gelişiyor, zenginleşiyorum.


Tek bir örnek vereyim: Etiyopya’nın güneyinde, Sudan sınırına yakın Omo Vadisi'nin derinlerinde toprak kulübelerde yaşayan kabilelerdeki insan ile, Borneo’daki yağmur ormanlarında yerleşik eski kafatası avcılarının aynı insani veçheler taşıdığını izledim: Aileyi korumak, soyu sürdürmek! Bizimkisi de benzer bir yolculuk değil mi?



Hayat yolculuğunda yaşamına anlam katan değerler nelerdir?


Sevgi ile yol almak… Evrensel değerlerle, adaletli ve barışçıl, yaşamıma anlam katarak ilerlemek… Aidiyetlerimi değerli kılmak… Kalıplardan mesafe alıp kalbimin sesiyle ilerlemek…


Deneyimlerinden yola çıkarak kadınlara neler söylemek isterdin?


Bu sorunu, kadın-erkek ayrımı yapmadan yanıtlamayı tercih ediyorum: Üretebildiğimiz zaman – yaşımız ne olursa olsun – güncel kalabiliriz. İşe yetişmek, harıl harıl çalışma hayatından sonra “ununu eleyip eleğini duvara asmak” benim için geçerli bir kavram değil. Yaşamın her etabında üretmek, çalışmak… Ne olursa olsun üretmenin gerekliliğine inanıyorum.



Üretmek yaşama sıkı sıkı bağlıyor, belirttiğin gibi “güncel” tutuyor. Yeni hedeflerin eminim vardır. Paylaşır mısın?



Ah, evet… Şu anda “Baba Bize Neden Dönme Diyorlar?” başlıklı kitabımın İngilizcesini “edit”liyor, yayına hazırlıyorum. Dört ay sonra İngiltere’de basılacak ve İngilizce konuşanların dünyasında satılacak. İmza günlerim ve kitap söyleşilerim var. Her biri bir hazırlık, bir heyecan…


…ve beşinci kitabımın araştırma çalışmalarını bitirmek üzereyim. Yaz tatilimin ardından kalemime sarılmayı planlıyorum.


Tabii eş zamanlı olarak durmaksızın DERGİ’m için yeni projeler üretmeye çalışıyorum.


Daha ne olsun?


Sevgili Suzan Nana, bir çok konuda özellikle de üretkenlik konusunda bir rol modelisin. Bunca yoğunluğun içinde, üstelik taşınma telaşında iken bizlere zaman ayırdığın için Israel’deki Türkiyeliler Birliği adına çok teşekkür ediyorum.

















Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page