“Ben de ölüm ejderhasının beni beklediğini, eninde sonunda beni parçalara ayırıp yutacağını bilerek hayatın dallarına tutunuyordum, beni bir zamanlar avutan balı yalamaya çalışıyordum, ancak bal artık eskisi gibi tatlı gelmiyordu. Ejderhayı açık açık görebiliyordum, bal da artık tadını yitirmişti. Ölümün reddedilmez, herkes tarafından kabul edilen varlığı bir peri masalı değil, gerçekti.”
Lev N. Tolstoy- İtiraflarım
İnsan sevdiğini kaybedince sadece sevdiğini kaybetmez, daha da önemlisi kendisini seven kişiyi kaybeder, bizi gerçekten seven o kadar az kişi varki...
Bu köşeye bir isim seçmem gerektiğinde adına ‘Düşünceler’ diye tanım koymayı uygun görmüştüm.
Yazı yazmak hayatımın bir parçası, ama sizlere fotoğraf makinem boynumda ülke ülke veya şehir şehir gezerek haber toplama gibi bir imkanım yok. Bu nedenle; sizlerle, hayatın içinden geçip yuvarlanıp giderken, nacizane, hayatın bana dokundurduklarını, hissettirdiklerini düşündürdüklerini paylaşmak istedim ve paylaşıyorum.
Babamın kaybı ile acımı paylaşan bir çok mesaj, kendisi ile ilgili paylaştığım yazıya ise çokça yorumlar aldım. Bu yorumlar beni yazma ve düşündüklerimi paylaşma konusunda açıkça söylemek gerekirse yüreklendirdi. Düşünceleri paylaşmak ve geri bildirim almak gerçekten çok değerli.
Hayatıma baktığımda çok net farkettim ki babamdan önce ve babamdan sonra diye bir dönem başladı ailemiz için.
Çocuklarım için de ‘Dede’den önce ve sonra.
Ölüm ile ilgili hepimizin kendi içinde farklı hesaplaşmaları vardır.
Hele ki ölümün tabu sayıldığı, çok fazla konuşulmadığı, yaşamın sonsuz bir gidişat olduğunun zannı ile yaşayan materyal toplumlarda...
Sefarad- Yahudi kökenli bir gelenekten gelen bana-bize gelince annemin ve akrabalarımızın ölümden ve hastalıktan konuşulduğunda sözü Pişkalos- balıklar diye bir İspanyol-Ladino deyişle değiştirdiği bir ortamdan geldim.
Kısaca ölüm ve felsefesi konuşulmazdı.
Babama gelince, kendisinin hayat yolculuğundaki ölüm karşısında gerçekçi, korkusuz, sakin, cesaretli duruşunu izledim.
Yaşlılığı olgunluk ile kabullenirken hayattan bir saniye dahi kopmadan, son dakikasına kadar, pazara gidip alışverişini yapan, kedisinin ve köpeğinin yemeğini hazırlayan, balığa çıkan, Fener maçı ve tüm spor karşılaşmalarını seyredip, bizlerle sohpetlerini iletişimini bir saniye kesmeyen bir baba modeli vardı karşımda, kızımın tanımladığı gibi -adeta uçan bir kuş gibi gitti Dede-
Benim ilk ölüm gerçeği le tanışmam ve bu dünyadaki hal ve durumumuzun geçici olduğunu görmem dört beş yaşlarında iken babaannem Raşel’in ellisekiz yaşında ani bir yüksek tansiyon ile bu dünyadan ayrılması idi. Babaannemin evinde, uyur gibi haraketsiz yatan babaannem daha üstü örtülmeden yatarken, babam bana gerçekçi ve açıklayıcı bir ses tonu ile sanki büyük bir birey ile konuşur gibi anlatmıştı babaannemin artık geri dönmiyeceğini.
Yıllar yılları kovaladı saçlarımızdaki aklar çoğaldıkça, çoğaldı, ben uzaklara göçettim ve babam ile olan her gün sabah Montreal saati 5.30 ile başlayan sohpetlerimizde, (hersabah ben güne başlarken rutin sohpetimiz vardı) ben arka bahçemde neler yapabileceğim ile ilgili babamdan fikir alıyordum. Arka bahçemde, daha önce ahır olarak kullanılan şu an odun ve ardiye koymak için kullandığım bir ahşap kulübe var).
Baba, dedim orayı tadilat etmem gerek ve bahçede de birşeyler ekmek istiyorum bu yaz.
-Tavuk alsana, yerin var, diye öneride bulundu.
-Düşünmedim değil diye yanıtladım, ama; ben o tavuklar ölür falan dayanamam... yok yok bana göre değil.
-Bu doğanın kanunu, böyle düşünürsen hiçbirşey yapamassın, ölüm ve hayat kopmaz ikili, diye tamamladı sözünü.
Babam benim googlum idi herşeyi önce kendisine danışmayı Kanada’ya taşındıktan sonra da bırakmadım.
Sabah, eksi yirmialtı derecede arabam çaışmayınca ve arabanın kapısını dahi açamıyınca ilk aklıma gelen babamın numarasına basmak idi -Baba ne yapıyım araba çalışmıyor?
Ve arabanın anahtarını ısıtmam gerektiğini, önerdiği pratik çözümler ile onbeşdakika içinde kapıyı açtığımı, arabayı hazır ettiğimi ve yola koyulduğumu..
Hayaller babamın yanıma gelmesi idi, odası ve parka bakan varenda da oturacağı bank hazırdı. Birlikte köpekleri alıp yürüyüş yapmayı ve bahçede bir şeyler ekmeyi planlıyorduk.
Olmadı...
Tüm hayalerinizin sevdikleriniz ile gerçekleşmesi dileği ile,
Quebec’ten sevgiler.
Rahel-Çela Behar
Comments